Evrendeki düzenden enerji ve maddenin karşılıklı etkileşmesi sorumludur. Mevcut yapıların en karmaşığı olan canlılar da enerji ve maddenin karşılıklı tepkileşmeleri sonucu ortaya çıkmışlardır. Ne kadar karmaşık olurlarsa olsunlar biyolojik sistemler de aynı fizik kanunlarına tabidirler. Bilinen doğal yasaların dışında ve onlarla açıklanamayan, yalnız canlılara özgün davranış biçimleri ve kanunlar yoktur. Çünkü yalnız cansız dediğimiz maddeden oluşan canlılar, cansız maddenin uyduğu ve aralarında termodinamik kanunların da olduğu bütün fizik kanunlarına harfiyen uymak zorundadırlar. Biyolojik sistemler için ayrı ve özgün kanunlar yoktur.
Canlılıkla ilgili bütün özellikler bilinen ve kabul edilen olağan fizik ve kimya kanunları ile açıklanabilir. Bu demektir ki canlı olmayan sistemlerle biyolojik sistemler arasında temelde, bazı önemli ve kaçınılmaz benzerlikler var olmak zorundadırlar. Kendiliğinden örgütlenme onlardan biridir.
Cansız sistemlerde kendiliğinden örgütlenmeye örnek olarak kasırgaları ele alalım. Önce bu sistemin nasıl başladığına ve geliştiğine bir göz atalım.
Kasırgalar tropikal iklimlerde ve açık deniz ve okyanuslarda, sıcak ve nemli bulutların örgütlenmesi sonucu ortaya çıkan şiddetli fırtınalardır. Deniz sıcaklığının en azından 26,5 santigrad derece ve üstünde olması gerekir.
Güneş tarafından ısıtılan rutubetli hava hızla yükselirken, artan rutubetten dolayı alçak basınç ortaya çıkar. Rutubetle satüre olan bu havada rutubetin yoğunlaşması fırtına bulutlarının ortaya çıkmasının nedenidir.
Sıcak hava yükselirken serin hava ondan boşalan yeri almak üzere harekete geçer.
İlerde kasırgaya dönüşecek ataleti olan bu sistem, okyanusun üzerinde yükseklerde durmaktadır. Ama altında dünya dönmeye devam etmektedir. Yerçekimi bu sistemi dünya ile birlikte döndürmek için yeterli değildir. Buna Coriolis etki denir.
Dünyanın kendi etrafında dönmesi, yukarı doğru yükselmekte olan sıcak havanın sarmal (spiral) şeklini almasına neden olur. Dünya kendi etrafında döndüğü için yukarı doğru yükselen sıcak hava bunu ancak düz olarak değil de, sarmal olarak yapabilir.
Sıcak hava yükselirken hız kazanır ve rüzgarlar alçak basınç merkezi etrafında giderek artan bir hızla dönmeye başlarlar. Bu sırada tropikal alçak basınç önce tropikal depresyona, ardından da kasırgaya dönüşür.
Kasırgaların çapı birkaç yüz km ile birkaç bin km arasında değişir. İyice organize olan kasırgaların merkezinde yaklaşık 50 km çapında, rüzgarların olmadığı güneşli, alçak basınçlı, sakin bir hava vardır. Ama onun çevresindeki rüzgarların hızı saatte 200 km'yi geçebilir.
Görüldüğü üzere kasırgalarda çesitli düzensizlikler bir araya gelerek bir düzen oluşturmaktadır. Önce hava ısınmakta ve nemden zenginleşmektedir. Bu durum yörede atmosferik basıncın düşmesine neden olmaktadır. Rutubetli havada atmosferik basınç kuru havadan düşüktür. Dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi, yükselmekte olan sıcak havanın sarmal bir şekil almasından sorumludur. Bu sarmal şekil rüzgarların sıcak hava ve rutubetten dolayı oluşan alçak basınç merkezi etrafında giderek artan bir hızla dönmesine neden olacaktır. Bu etmenlerin her biri diğerlerinden bağımsızdır. Ama kasırgalarda bir araya gelmektedirler.
Canlılarda da aynı paradigma kendini tekrarlar.
Canlı hücreler santral bir otoriteden yoksun kendiliğinden örgütlenmenin, ilginç bir örnegini simgelerler. Hiçbir hücrede canlı diyebileceğimiz, hatta canlılıktan direkt olarak sorumlu bir molekül yoktur. Hücreler santral bir otoriteden yoksundurlar. Ne DNA canlıdır, ne de RNA ve enzimler canlıdırlar. Ama onlar bir araya gelince hücre canlılık kazanmaktadır. Onlar diğer hücresel öğelerle birlikte kendiliğinden örgütlenmenin ilginç bir örneğini oluştururlar. Çoğu birbirlerinden bağımsız olarak işlev yapan çok sayıda molekül, bir hücrede bir araya gelmişler ve ona canlılık kazandırmışlardır. Canlı ve cansız varlıklar benzer şekilde örgütlenmektedirler.