Canlılığı, doğası ne olursa olsun, ne olduğu ile değil, ne yaptığı ile tanımlamak zorundayız. Biri ölü diğeri sağ iki ikiz insan düşünün. Bu ikizler arasındaki tek fark, moleküler yapı bakımdan birbirlerinin eşi olan ikisinin de farklı davranışlar sergilemesidir. Ölen ve sağ olan farklı davranışlar sergileyeceklerdir. Fiziksel olarak canlı ve cansız madde arasında başka fark yoktur. İnsan ölünce maddeden ibaret bir kütleye dönüşecektir. Ona biz ceset diyoruz. Bu ceset canlı insandaki bütün elementleri içerir.
Canlı ile cansız arasında elementer düzeyde hiç bir fark yoktur. Her ikisi de fizik yasalarına uyacaklardır. Termodinamik yasalar her ikisi için de geçerlidir. Ama ikisinde de moleküllerin davranışı farklı bir seyir izleyecektir.
Ölende biyolojik moleküller hızla bozunacak, çözünecek ve dağılacaklardır. Çünkü onları bir arada tutan bir enerji yoktur artık. Canlı varlığını çevreden aldığı enerji ile idame ettiren bir sisteme borçludur. Bu sistem enerjiyi, canlının yaşamını idame ettirebilmesi için kullanmaktadır. Ölü için bu artık mümkün değildir. Ölenin atom ve moleküllerinin doğaya geri dönmesinin nedeni dışardan enerji alıp onu moleküllerini idame ettirmek için kullanamamasıdır. Ölü canlılık için gerekli homeostazı idame ettirememektedir.
Görüldüğü üzere canlılığın idamesinin nedeni çevreden alınan enerjinin etkili bir şekilde kullanılabilmesidir. Hem canlı, hem de ölü birinci ve ikinci termodinamik yasaya tabidir.
Ölen dışardan aldığı enerjiyi kullanarak ısı üretemeyeceği için kısa zaman içinde çevresi ile aynı sıcaklığa ulaşacaktır. Yaşayan ise dışardan aldığı enerjiyi kullanarak iç sıcaklığını idame ettirebilecektir. Her ikisi de entropi yasasına uymak zorundadır. Ölen dışardan enerji sağlayamadığı için, biyolojik moleküllerinin bütünlüğünü koruyamayacak ve onlar zamanla dağılacaklardır.
Bundan anlaşıldığı kadarıyla dışardan alınan enerji canlının varlığını canlı olarak sürdürmede ve bütünlüğünü korumada kullanılmaktadır. Canlıda enerji hem biyolojik moleküllerin bütünlüklerini korumak, hem de canlılığın diğer bütün etkinlikleri için kullanılır. Bu süreçte entropi devreye girmektedir.
Entropi enerjinin kullanılabilirliğinin zamanla azalması paradigması olduğuna göre, canlı zamanla varlığını sürdürmede bazı zorluklarla karşılaşacaktır. Dışardan alınan enerji bir süre sonra artık canlının biyolojik moleküllerinin bütünlüğünü korumada yetesiz olmaya başlayacaktır. Bunun sonucu olarak da biyolojik moleküller arasındaki kimyasal bağlar kuvvetlerini kaybedecekler ve moleküller zamanla işlevlerini yitirip, çözünmeye ve dağılmaya başlayacaklardır.
Aynı fizik yasaları hem öleni hem de canlıyı etkilemektedirler. Aradaki farkın nedeni canlılarda entropiyi yavaşlatan bazı sistemlerin varlığıdır. O sistemler etkinliklerini zamanla yitirecekleri için entropiyi durdurmaları mümkün değildir. Entropi canlıların enerji kullanabilme yetisini zamanla azaltacak ve canlı bir süre sonra yaşlanarak ölecektir.
Entropi herşeyden önce canlının ortaya çıkması için de gerekli bir yasadır. Entropi ayrıca canlıların yaşlanmasından ve sonunda ölümünden sorumlu bir fizik yasasıdır. Canlılığın hem ortaya çıkmasından, hem de yok olmasından sorumlu bir yasanın tek ve aynı olması, doğanın ilginç çelişkilerinden biridir.
Bu arada yeri gelmişken canlılıkla ilgili kısa bir yorum yapmak istiyorum.
Virusların, virusoid ve viroid'lerin ve prionların canlı olmadığı şeklinde yorumlarla karşılaşıyoruz.
O yorumlar ne dereceye kadar doğrudur?
Bunların içinde en ilginç olanı prionlardır.
Viruslarda DNA veya RNA vardır ama prionlarda ikisi de yoktur.
Prionlar protein doğasında moleküllerdir. Ama deli dana hastalığından sorumludurlar.
İnsanlarda nadiren karşılaşılan Jacob Creutzfeld ve Kuru hastalıklarından da prionlar sorumludur.
Prionlar ve viruslar canlı mıdırlar?Bazılarına göre canlı olmak için hücresel bir yapıya sahip olmak gerekir. Bu tanım yeterli midir?
Yukarda canlı ile cansız arasındaki farka değindik. O farkın ikisi arasındaki davranış farkı olduğunu vurguladık. Bunu canlılık için kriter alırsak, prionlar da canlıdırlar.
Çünkü onlar ve viruslar hayvanlarda ve insanlarda hastalık ve ölüm nedenidirler.
Çünkü onlar bir canlının vücuduna girince farklı davranmaya başlamaktadırlar.
Doğada cansız bir molekül görünüşü arzeden prionlar insan vücuduna girince canlılık kazanmakta ve çoğalarak hastalık yapmaktadırlar.
Evrende canlıyı görünüşü ile tanımlamak keyfi bir yaklaşımdır. Canlıyı yaptıkları ile tanımlamak gerekmektedir.Canlının ne olduğu önemli değildir. Önemli olan ne yaptığıdır.
Comments