Evren, Big Bang’de tohumu atılmış bir canlı yaratık gibi, embryonik dönemden geçerek doğmuş, gelişmiş, büyümekte olan bir varlıktır.
Evreni oluşturan elementlerin bazen birbirleri ile yer değiştirip, bazen birbirlerine dönüşmeleri sırasında ortaya çıkan enerji, canlıların metabolizması ile karşılaştırılabilir.
Canlılarda olduğu gibi evrende de bilgi birikimi ve dağılımı, o bilgileri kullanacak araçlar ve sistemler vardır.
Galaksinin her yöresi diğer yöreleri ile sürekli ilişkiler içindedir. Yöreler arasında sürekli olarak bilgi alış verişi yapılır. Bu bilgi alışverişi kütleçekim dalgaları ve belki de doğalarını henüz bilmediğimiz diğer kuvvetler ve uzayın gizemli dokusu tarafından başarılmaktadır. Bu kuvvetler ve uzayın dokusu bilgiyi, evrenin en kuytu yöreleri arasında bile sürekli olarak taşımakta ve bütün evrenin tek bir vücutmuş gibi davranmasını sağlamaktadırlar.
Bilgi ancak ışık hızında yayılabileceği için, yörelerin birbirlerine olan tepkileri, buna uygun olarak, milyarlarca yıl süren dalgalanmalar şeklinde gerçekleşmekte ve evren kabına sığmayan bir su gibi, kabarmakta ve genişlemektedir.
Bu büyük çapta bilgi alışverişinin yanı sıra, atomların içinde ve aralarında da ilginç bir haberleşme sistemi vardır. Protonlar birbirlerinin varlığından haberdardırlar. Bu haberleşme gluonlar aracılığı ile başarılmaktadır. Proton ve nötronları oluşturan quark’lar da birbirleri ile sürekli işbirliği yapmaktadırlar. Güçlü nükleer kuvveti simgeleyen gluonlar aracılığı ile, birbirlerini itmekle yükümlü olan protonların bu isteği önlenebilmektedir. Gluonlar ancak 100 civarında protonu bir arada tutabilecek bir kuvvete sahiptirler. Bu nedenden dolayı proton sayısı giderek artan elementler kararsızlaşırlar. Onlar için radyoaktif element deyimi kullanılır.
Protonlarla, onların zıttı bir yüke sahip olan elektronlar, birbirlerini çekerler. Ama nedense normal koşullarda bu ikisi bir araya gelip, yüksüz bir atomaltı parçacığa dönüşememektedirler. Çünkü bu süreç çok büyük basınçlara ve çekim kuvvetinden kaynak alan negatif enerjiye gereksinim göstermektedir.
Elektronların negatif yüke sahip olduğu bilgisi pozitif yüklü protonlara, onların etrafını bir bulut şeklinde kuşatan bazı özel fotonlar aracılığı ile iletilmektedir. Onlar da yine özel fotonlar aracılığı ile varlıklarını elektronlara belli etmektedirler. Bu bilgiyi kullanan elektron ve proton, birbirleri ile belli bir mesafeyi koruyarak birleşmeden bir arada varlıklarını sürdürmektedirler.
Atomun ortaya çıkma nedeni proton ve elektronların quantum nedenlerden dolayı birleşememeleridir. Elektronlar ayrıca etraflarında bir bulut oluşturan fotonlar aracılığı ile diğer elektronları tanımakta ve onları kendi varlıklarından haberdar etmektedirler. Foton bulutundan bir elektron ayrılmakta ve bu sırada elektronu bir yöne doğru itmektedir. Aynı foton diğer elektrondaki foton bulutuna çarparak onu da başka bir yöne doğru iterek uzaklaştırmaktadır. Elektronların birbirlerini itmelerindeki mekanizma budur.
Elektronlar atom çekirdeği etrafında dönerlerken, orbital denen yörüngeleri kullanmaktadırlar. Bu orbitallerde hareket halinde olan elektronlar parçacık şeklinde değil, dalga şeklinde bir davranış sergilemektedirler. Elektronlar bazı durumlarda dalga, diğer durumlarda ise parçacık şeklinde davranmaktadırlar. Hareket halinde iken dalgasal niteliklere bürünen elektronlar, hedeflerine parçacık şeklinde ulaşmaktadırlar. Elektronların ayrıca spin denen iç momentumları da vardır. Bu sayede etraflarında manyetik bir alan oluşturmaktadırlar. Bu alan da varlığını fotonlara borçludur.
Bütün bu nitelikleri ile evren, inanılmayacak kadar büyük, tek hücreden oluşmuş akıllı ve canlı bir varlık gibi davranmaktadır.
Evet, evren tek hücreli ama, son derece karmaşık ve görkemli, aynı zamanda akıllı olarak da nitelendirilebilecek bir canlı yaratığa benzemekte ve onun gibi davranmaktadır.
Evrenin canlı bir organizma olduğu tezi savunduğum bir düşüncedir. Yıllar önce bu iddiayı dile getiriyordum ancak tesadüfen bu makaleye rastladığımda gördüm ki iddiam da yalnız değilmişim.
Evrenin yaşayan bir organizma olmadığını hiç kimse iddia edemez ve delil de gösteremez ama evrenin canlı bir organizma olduğu hususunda yeterince delil var.
Posted by: Yaşar Nuri AYDIN | 07/26/2014 at 01:50 PM
Fussilet suresi-11.Ayet, evrenin canlı olduğunu yazar.ALLAH, buhar halinde olan atmosfer ve dünyanın demir çekirdeği ile konuşarak onlara emir verir.www.isikdamlalari.com
Posted by: Ferda Yamanoğlu | 06/24/2017 at 11:35 AM
Uzayi bir madde degil ve canli olarak dusunebiliriz bu benim bi teorim karanlik maddeyi uzayin beyni ve karanlik enerjiyide kalbi olarak dusunursek bizler de onun hucreleriyizdir nasil vucudumuzda hucreler gorevini yapar ve ölurse bizde oyle gorevimizi yapip öluruz yani biz ve diger gezegenler uzayin sinir sistemi olabiliriz yani bence uzay kesinlikle canli bir madde dir arkadasalar ve gercek olan tek canli odur. Bizler sadece birer piyonuz...
Posted by: Durmuş | 09/11/2017 at 05:50 AM