TANRI KAVRAMI ANA TEMASI ÜZERİNE KURULAN VARYASYONLAR veya TANRI’NIN VARLIĞI ÜZERİNE YAPILAN VAROLUŞÇU POLEMİKLER
Varız!
İnsan olarak, canlı olarak, Dünya olarak, Güneş sistemi olarak, Samanyolu galaksisi olarak, Evren olarak……..
Yoktan yaratıldık.
Bugün evrende varlığını gözlemlediğimiz herşey, Big Bang öncesinde yoktu. Vücudumuzu oluşturan atomların bir kısmı Big Bang sırasında, diğerleri ise, yıldızların merkezindeki sıcak fırınlarda sentez edildi ve Süpernovalarla evrene saçıldı. Bu arada ağır elementler oluştu. Bazı atomlar ve organik maddeler Dünyada buluştu ve ilk canlı hücre oluştu.
Yalnız birkac tür elementten oluşan ilk canlı hücre, dört buçuk milyar yıl süren bir evrim sonunda, insan oldu, iki ayağı üzerine dikilerek başını gökyüzüne kaldırdı ve orada kendisini yaratan yüce varlığı aradı. Gördüğü muhteşem manzara karşısında hayranlığını gizleyemiyordu. İnsan sonunda aradığı Tanrı’sına kavuşmuştu. Evren, insanların gözü aracılığı ile kendisine baktığını bilmiyordu. Gördüklerini Tanrı ilan etti……..
Evren, yarattığı insanda bilince kavuşmuş, var olduğunu öğrenmişti. Hem vardı, hem de güzel ve güçlü idi. Kendisine hayran kaldı. Gözlerini kendinden ayıramıyordu. İnsan olarak yarattığı kulu kendisine hürmet etmeliydi. Ondan yararlanıp, kendisi hakkında bilgi sahibi olmalı, kendisini yakından tanımalıydı. Kimdi, neydi, öğrenmeliydi. Bütün evreni yaratan kendisi değil miydi?
Ne kadar da görkemli bir yaratıcı idi! Ne kadar muhteşem! İnsan gözü ile baktığı ve varlığını gözlemlediği kendisi mi idi, yoksa yarattıkları mı?
Gördükleri kendi eseri miydi, yoksa kendisi mi?
Bilmiyordu!
Emin değildi!
Bilmesi mümkün müydü? Belki değildi!
İnsanı yaratmadan önce de vardı ama, varlığının farkında değildi. Ancak insan aklında bilince kavuşmuştu. Kendisine onun aracılığı ile bakıyor ve hayranlık duymaktan kendini alamıyordu. Bütün evren kendisi olsa idi bile, sorun yoktu.
Ama bu evren ya kendisi değil de, yarattıkları ise?
Kendisi nerde idi? Ne idi? Evreni yoktan nasıl var etmişti?
Bu soruların yanıtını bilmiyordu ama, öğrenmeliydi.
Kutsal kitaplarda yazılanlar bilimsel gözlemlerle bağdaşmıyordu. Onlar belki de insanların imajinasyonlarının ürünü idi. Dünyayı altı günde, insanları ise çamurdan yarattığını hatırlamıyordu.
Var mıydı?
İnsan gözü ile görülenler, insan aklı ile ulaşılmaya çalışılanlar kendisi mi idi?
Yoksa bütün bunlar insan aklının hayal ürünü mü?
Yok muydu yoksa?
Çok üzülürdü, yok idi ise!
Bu muhteşem evreni yaratmış olmayı çok isterdi.
Bu muhteşem evrenin kendisi olmak da fena bir şey değildi ya!
Kendisini düşünen ve yoktan var olduğunu bilen insanlar haklı olmalıydı.
Peki öyleyse, kendisini nasıl yaratmıştı?
Evreni ben yarattı isem, hala bana ait mi, diye düşündü!
Benim tarafımdan yaratıldıktan sonra, belki de benim otoritemin dışına çıkmıştır, artık bana ait değildir, diye hayıflandı…
Üzüldü!
Evren bazı ilginç yasaları izlemek üzere yaratılmıştı. Bu yasalardan biri belirsizlik kuralı idi. Hiçbir şey kesin değildi. Belki de kendi varlığı bile!
Evreni kendisi yarattı ise, neden böyle bir kural seçmişti acaba?
Bu durumda evreni kendi denetimi altında tutamazdı. Evren belki de yaratılış amacının dışına çıkmıştı.
Öyle ise evreni O yaratmamıştı!
Ne kötü, dedi…. Ne kötü!
Peki O da evrenle birlikte yaratılmış olabilir miydi?
Evrenin dışında var olabilir miydi?
Belki de yoktu!
İnsan aklında yaşıyordu……..
Kendi kendini yaratmış olabilir miydi?
Eğer kendini yarattı ise, kendi dışında var olmalıydı.
Bu durumda kendi varlığına kendisinin gereksinim duymuş olması gerekmez miydi?
Yani kendisi olmadan kendini yaratamazdı!
Demek ki kendisi, kendi varlığından dolayı vardı!
Tanrı’nın böyle bir koşula bağlı olması da ne demekti?
Tanrı hiç bazı koşullara bağlı olur muydu?
Öyleyse O yoktu!
Yoksa bazı koşullara bağımlı falan değil miydi?
Belki de varlığı hiçbir koşula bağlı değildi..
Ama, hiç bir koşula bağlı olmadan var olunabilir miydi?
Evrende var olan herşey bir koşula bağlı değil miydi?
Öyleyse O yine yoktu…
Olmadığına karar verdi…
Ancak böyle bir karar verebilmesi için, var olması gerekmez miydi?
Vardı o zaman!
Hem kendine inananların gönlünde, hem de kendisini inkar edenlerin aklında……..
Yoktu belki ama, olmalıydı.
Ne acı! Dedi…….
Ne acı!
Olmadığı halde olan tek şey idi, evrende……
Hem yaratılmıştı, hem de yaratmış…..
Hem vardı….
Hem de yok………
HACI
çok güzel, bende tanrıya inanmıyorum biliyorum yok ama bir türlü kelimelere döküp izeh edemiyorum düşünce olarak ya da his olarak olmadığını biliyorum. felsefi yazı ile tanrının yokluğunu izah etmiş sen hala doğa yasalarından bilmem neden bahsediyorsun. teşekkürler hacı.
Posted by: adenium | April 16, 2012 at 10:43 AM
yazılarınızın önemli bir bölümünü iyi kurgulanmış hedefine sapmadan giden ama bir okadarda süslü bir ok gibi buldum
bu yazınız edebi yönden iyi ama başarısız bazı doğa yasalarına gönderi yapmak onların kökenini açıklamaz neyse bu köken konusunu tartışmak için yazmıyorum bunları sadece bu kadar iyi kurgulanmış bir yazıya yorum yazmamanın denizleri kirletmek gibi bir şey olacağını düşündüğüm için yazıyorum, peki size kolay gelsin
Posted by: amess | September 25, 2006 at 07:50 AM