Müthiş Bir Evrende Yaşıyoruz.
Evrenin temelinin bilgi olması ne demektir? Bu soru tek bir cümle ile yanıtlanabilir.
Evrenin bilgi üzerine kurulması demek, doğal süreçlerin bilgi üretmesi ve üretilen bilginin kendisinden sonra gelecek olan doğal süreçleri etkilemesi demektir.
Evrende bilgi birikimi vardır. Madde kalıcı olduğundan bilginin maddede saklanması gerekmektedir.
Bu durumda kendimize şu soruyu sormalıyız:
Bu kadar bilgi nerede ve nasıl saklanıyor?
Herşeyden önce bilginin maddede birikmesi gerekmektedir. Maddede bilgi birikmeseydi, içinde canlıların yaşadığı bir evren ortaya çıkamazdı.
Big Bang sırasında enerji önce atomaltı parçacıklara dönüşmüş ve onlar da bazı fizik kanunlarını tatmin etmek üzere bir araya gelip atomları oluşturmuşlardır. En ilkel düzeyde bilgi atomların içinde birikmektedir. Proton ve nötronların sayısı, elektronların sayısı ve yörüngeleri bu bilginin saklandığı yerdir.
Bilgi atomların içinde de saklanmaktadır, onların bir araya gelmesinden oluşan moleküllerin içinde de..
Atomlardaki bilgi nötron ve elektronların eklenmesi veya çıkarılması ile manüple edilmektedir. Bunu başarmak doğa için çok kolaydır. Çünkü bazı atomların elektron yakalamamaları, diğerlerinin ise elektron kaybetmeleri mümkün ve kolaydır.
En üst yörüngede tek bir elektronu olan ve onu kaybetmeyi yeğleyen atomlar olduğu gibi, en üstü yörüngenin kararlı olması için bir elektrona daha gereksinimleri olan atomlar da vardır..
Bilgi atomların bir araya gelmeleri sırasında da birikior. Çünkü bu süreç sırasında atomların davranışları da değişiyor. Daha sonra onlara diğer atomlar da katılınca, giderek karmaşıklaşan çok miktarda bilginin biriktiği moleküler yapılar ortaya çıkıyor
Bunu daha da ileri götürürsek amino asitler, peptidler, proteinler, RNA ve DNA elde ederiz. Bu yapılar çok daha karmaşık olduklarından müthiş bir bilgi birikimini içeriyorlar. Bu kimyasal moleküller arasında sürekli olarak bilgi alış verişi yapılıyor ve canlılığın temelleri atılıyor.
Aslında canlı olma durumu statik değildir. Dinamiktir.
Her an sürekli değişiklikler olmadan canlılık sürdürülemez.
Canlı varlıklar bünyelerindeki atom ve molekülleri sürekli olarak çevredeki atom ve moleküllerle değiştirmek ve bu sırada bir şekilden diğerine dönüşen enerjiiyi kullanarak yaşarlar.
Buna metabolizma diyoruz. Yani metabolizma atom ve moleküllerdeki bilginin canlının yararına kullanılması demektir.
Bu bağlamda bilgi ile enerjinin ilginç bir ilişkisi vardır. Enerji de bilgiye dönüşmekte ve o bilgi moleküllerin aralarında oluşturdukları bağlar aracılığı ile birikmektedir. Bağlar çözülünce bilgi enerjiye geri dönüşmekte ve o enerji çeşitli canlılık süreçleri için kullanılmaktadır.
Doğada bilgi birikimi kısaca bu şekilde sağlanmaktadır.
Bilgi önce atom çekirdeği ile elektronların kurduğu ilişkilerde, yani atomlarda, daha sonra karmaşık moleküllerde, DNA ve RNA gibi supra moleküler yapılarda birikmektedir. Canlılığın ortaya çıkması için böyle bir hiyerarşik düzene gereksinim vardır. En ufak bir hücrenin ortaya çıkması için bile müthiş sayıda bilgiye ihtiyaç vardır. Bu ancak enerji alış verişi ile sağlanabilir. Enerji bir şekilde diğer bir şekle dönüşürken ortaya yeni bir düzen çıkmakta ve bilgi alış verişi bir zaman sonra canlılık şeklinde tezahür etmektedir.
Bu evrende bilginin oluşumu tesadüf değildir..
İlahi olması ise hiç mümkün değildir.
Çünkü o zaman sorun çözülmüyor. Daha da çetrefilleşiyor..
Bilgi fizik yasalarına uyan maddede birikmek zorundadır. Ve bu bilgi fizik yasaları ile de uyumlu olmak zorundadır. Hatta diyebiliriz ki fizik yasaları bu bilgidir. Sürekli bir dönüşüm halinde olan enerji aslında bilgiyi simgeleyebilir. Bilgi sürekli bir devinim halindedir.
Canlılık bu devinimin ilginç bir manifestasyonudur.
Doğal süreçler sırasında bilgi açığa çıkar birikir. Bilgi içinden çıktığı doğal süreçleri yönlendirmez ama daha sonrakileri etkiler. Doğal süreçlerin icrası sırasında açığa çıkan bilgi bir artık olarak geride kalır ve artefakt da denebilen bu artık zamanla birikir.
Biriken bilgiden yararlanmak ve onu manüple etmek yalnız insanlara özgü bir niteliktir. Doğa bilgiyi bilinçli olarak kullanamaz ve sürekli olara birikmekte olan bilgiden yararlanamaz. Çünkü doğa akıllı değildir. Ama doğa biriken bilgiyi kullanmada tam anlamı ile beceriksiz de değildir.Uzlaşmalı bir düzenin varlığı bizi böyle düşünmeye zorlamaktadır.
Biriken bilginin önemi yatsınamaz. Ama ondan yararlanmak sofistikasyon gerektirir. Doğayla karşılaştırılınca her canlı az çok sofistikedir. Canlı kendisine sunulan seçeneklerden uygun olanlarını seçer ve onların yardımı ile yaşamına bir yön verir. Hemen her canlı biriken bu bilgilerin kendi yaşamını ilgilendiren kısmından yararlanır. Bakteriler, hatta viruslar için bile bilginin önemi vardır. Zaten virusları bilinen en küçük biyolojik bilgi birimleri olarak bile tanımlayabiliriz. Aslında viruslardan bile daha küçük biyolojik bilgi birimleri vardır. Proteinlerden oluşan bu bilgi birimleri prion olarak bilinirler. Biriken bilgilerden yararlanarak onları kendi yetenekleri muvacehesinde kullanan canlılar, doğaya adapte olurlar. Buna biz doğal seçilim diyoruz.
Doğa için bilginin bir tür artık veya artefakt olduğuna değinmiştik. Bunu biraz açalım. Big Bang’i ele alalım... Big Bang kuramının nasıl geliştiğini inceleyelim:
Einstein’ın genel görelilik kuramını yakından inceleyen Rus bilim adamı Aleksandr Friedmann, 1920’li yılların başında, matematiksel olarak sayılarla belirtilen bu kuramın, evrenin genişlemesini gerektiren bilgilerle donandığını iddia etmiştir. Bu iddiadan ilk rahatsız olan Einstein’ın kendisi olmuş ve evrenin genişlemediğini göstermek için kuramına genişlemeyi durduran bir sabit eklemiştir. Hubble evrenin genişlediğini bulduğu zaman Einstein hatasını anlamış ve onu yaşamının en büyük gafı olduğunu kabul etmiştir.
Evrenin genişlemesi kuramı biriken bir bilginin ürünüdür. Geriye dönük olan bu bilgi giderek birikmektedir. Bir filmin geriye doğru çevrilmesi gibi, bilim insanları genişleyen evren senaryosunu geriye doğru oynatmışlar ve evrendeki bütün maddenin bir zamanlar tek bir noktada birikmiş olması gerektiği sonucuna varmışlardır. Bu durumda evrenin bu maddenin patlaması ile ortaya çıktığı görüşü mantıklı bir çıkarımdır. Buna büyük patlama anlamına gelen Big Bang denmiştir. Daha sonra bu patlamanın, diğer patlamalar gibi rastgele olmadığını gösteren gözlemler yapılmış ve biriken bilgilerden yararlanılarak, genişleme kuramı geliştirilmiştir. Bu patlama ve genişlemeden arta kalan zemin radyasyonu ölçülmüş ve bulgulardan patlamanın doğası hakkında ayrıntılı bilgiler elde edilmiştir. Bütün bu bilgiler Big Bang kuramını desteklemektedir. Bundan 13,7 milyar yıl önce vuku bul an müthiş bir fenomen, doğanın bilgi birikimi ilkesi yüzünden kaybolmamış ve geride kendisi hakkında bazı önemli ip uçları bırakmıştır. Buna benzer daha sayısız bilgi birikimi ve ip uçları vardır. Üstün insan entellektüalitesi o bilgilerden yararlanarak, doğanın gizemini çözmeye çalışmaktadır.
Bilgi birikimi bir doğa yasasıdır. Zamanla yakından ilgilidir. Ama yalnız geçmiş zamanla ilgilidir. Zamanı yakından incelersek, ilginç bir niteliği olduğunu görürüz. Zaman geçmektedir. Bu geçmenin hızını saptamaya olanak yoktur belki ama, ışık hızı ile bir tür ilişkisi olabilir. Zaman ayrıca görelidir. Sabit olan yalnız ışık hızıdır. Einstein’a göre uzay, zaman ve ışık hızı birlikte hareket ederler. Işık hızına yakın hızlarla hareket etmekte olan bir uzay gemisinde zaman yavaşlar... Çünkü uzay genişler. Bir insanın aklının ürünü olan bu kavramlar, insanların çoğunun mantığı ile bağdaşmamaktadır. Zaman aslında geçmişten geleceğe doğru hareket eden bir kavramdır. Şimdiki zaman yoktur. Olamaz. Çünkü geçmişten şimdiye uzanan zaman, anında geçmiş zaman olmaktadır. Gelecek zaman ise kuramsal bir zamandır. Çünkü geleceği kesin değildir. Dolayısıyla biz yalnız geçmiş zamandan bahsedebiliriz. Bilgi birikimi için de yalnız geçmiş zaman ölçü olarak alınır. Bilgi gelecekte değil, geçmişte aranmalıdır. Çünkü bilgi yalnız geçmişte birikir.
Bu gözlemler evreni yaratan bilinçli ve herşeyi bilen bir Tanrı’nın varlığı ile bağdaşmamaktadır. Çünkü bilgi evrenin bilinçli olarak kullandığı bir araç olmayıp, geride bıraktığı bir artefaktır. Evren bilgiye dayanarak hareket etmemektedir. Evrenin hareketleri bilgi üretmektedir. Biriken bu bilgiyi kullanan bir entellektüalitenin ortaya çıkması evrenin tasarımı değildir. Bir tesadüftür. Geleceği bilmeyen bir yaratıcı onu tasarımlayamaz. Yalnız geçmişte biriken bilgileri değerlendirmede başarılı olan insan entellektüalitesi evren için bir afterthought dur..
Comments
You can follow this conversation by subscribing to the comment feed for this post.