1920’de bir yandan Türk İç Harbi vuku buluyor, öte yandan Ankara harbe hazırlanıyordu.
Anadolu'nun her yanından celbedilen askerler çeşitli araçlarla, yürüyerek, trenle, kağnılarla, tek tek, öbek öbek Ankara’ya geliyor ve hemen karargahlarda silah eğitimi altına alınıyorlardı.
Ankara bu arada Ruslardan mümkün olduğu kadar silah ve cephane tedarik etmeye çalışıyordu.
Daha sonra, Ruslarla aramızda yapılan kardeşlik anlaşmasını izleyen dönemde, Kara Deniz üzerinden Türkiye’ye önemli ölçüde Rus askeri yardımı ulaşmaya başlamıştı.
Ama bu yardim yine de yeterli değildi.
Yunanlılarla yapılan savaşlarda silah ve cephane eksikliğimiz önemli bir rol oynuyordu.
Ben işte bu silah ve cephane eksikliğine dayanan bir kuram ortaya atmak istiyorum.
Anadolu’da kurtuluş savasının hazırlıkları yapılırken, İstanbul’da kurulan “Müdafaa-i Milliye Teşkilatı" Anadolu'ya silah ve malzeme göndermekle meşguldü.
Bu arada telgrafçılar ve postahane memurları Anadolu’daki milli hareketi abartıcı sahte haberleri düşmana iletmek ve onları yanıltmak ve şaşırtmakla meşguldü.
Osmanlı hükümeti buarada 10 Ağustos 1920 tarihinde, Sevres anlaşmasını imzalamıştı.
Ankara hükümetine görebu büyük bir ihanetti ve buna imza atanlar vatan haini idi.
Sevres antlaşması şiddet ve nefretle reddedildi.
Yine bu sıralardailk Yunan saldırısı başladı ve Temmuz 1920’den, Ocak 1921’e kadar 7 ay surdu.
Yunanlıların amacı Sevr antlaşmasını zorlama bahanesi altında Anadolu’yu fethetmekti.
Binlerce yıllık bu emellerini sonunda gerçekleştirebilecekleri koşullar ortaya çıkmıştı.
Anadolu insanı belki de tarihinin en zayıf bir döneminden geçmekteydi.
Türk geleneklerinin dominan olduğu bir halk idi bu çağdaş Anadolu halkı.
Savaşçı idi. Hızla organize olabiliyor ve disiplin altına girebiliyordu.
Savaşlarda ise görevini çok iyi yapabiliyordu. Bütün gereksinimleri kendilerini seven, sayan ve inanan bir komutana sahip olmaktı.
Yunanlılar önce Milne hattı denen, İzmir ve çevresindeki illeri kapsamına alan bir hattı tutuyorlardı.
Bu hat Ayvalık’tan başlıyor ve Aydın’ın güneyindeki Akmaz’a yöneliyor, oradan batı’ya uzanıp, Ege denizi yakınlarında Selçuk’ta sona eriyordu.
Bakir, Gediz, Büyükve Küçük Menderes vadilerini kapsamına alıyordu.
Yunanlılar 1919-1920 kişini güçlerini konsolide ederek ve bu arada Türk çiftçilerini ya öldürerek ya da kaçıp gitmelerini sağlayarak rahatsız ediyorlardı.
Zaten askeri güçlerin tümü Ankara’ya çekilmişti.
Geride Mehmet Efe komutanlığında küçük bir güç kalmıştı ama fazla ise yaramıyordu.
Yunanlılara olan direncin temelinde Çerkez Ethem ve diğer yerel haydut ve çeteler daha etkin bir rol oynuyorlardı.
Bu arada Nisan 19.26.1920’de yapılan San Remo konferansı Yunanlıların bütün Aydın ve çevresiile Doğu Trakya’ya yerleşmesini onaylamıştı.
Yunan saldırısı Haziran 1920’de başlayacaktı.
Türk ordularının Yunanlılara bakan Bati cephesi komutanı Ali Fuat Cebesoy idi.
Çok az askeri ve cephanesi olduğundan Yunanlıların Alaşehir, Balıkesir ve Bandırma’yı almasını önleyemedi.
Bu arada İngilizlerde Gemlik ve İzmir’i işgal etmişlerdi.
Yunanlıların bu saldırısı, 20-27 Temmuz 1920 arasında, bir hafta içinde tamamlandı.
Yunanlıların asıl amacı İstanbul’a girmekti. Müttefik güçler buna izin vermedi.
Bunun üzerine Yunanlılar Gelibolu ve Uşak’a girdi ve Aydın-İzmir-Eğridir demiryolunu tuttu.
Bu işgaller Yunanlıları tatmin etmekten uzaktı.
Ekim sonlarında Yunanlılar üçüncü saldırılarına başladılar.
Ankara Büyük Millet Meclisi bir ara paniğe bile kapıldı ve başkentin Sivas’a taşınması tartışıldı.
Bati cephesi komutanı Ali Fuat görevinden alındı ve yerine İsmet (İnönü) atandı..
Albay Refet Bele güneyi savunacaktı. İsmet’in ilk iş olarak mevcut bütün güçleri bir araya getirdi..
İsmet, Çerkez Ehem’le uğraşırken, Yunanlılar Eskişehir’den, Bursa ve Uşak’a uzanan hat üzerinden saldırıya geçtiler.
İste ne olduysa oldu ve İsmet’in kumandasındaki Türk güçleri Yunanlıları Kütahya’nın hemen kuzeyindeki İnönü nehri yakınlarında durdurdu.
Sıkı bir savaştan sonra Yunanlılar ilk yenilgilerini tattılar ve 10 Ocak 1921’de Bursa’ya doğru geri çekilmeye başladılar.
Bu Yunanlılara karsı kazanılan ilk Türk zaferi idi.
İsmet Türk ordusuna Yunanlıları kovalama emri vermedi.
Arkalarından biriki blöf saldırısında bulundu ama onları izlemedi.
Bubir hata mı idi? Yoksa İsmet ve Mustafa Kemal’in stratejik bir planı mi vardı? Varsa, bu plan ne idi?
Bazılarına göre Birinci İnönü savasında yenilen Yunan ordusunu izleyip, yok etmeme kararının nedeni Türk ordusunun asker ve cephane kıtlığı olduğudur.
Diğerleri ise Çerkez Ehem’in ve Yeşil Ordu’nun buna önemli bir engel olduğuna inanır.
Ben bu konuda birazfarklı düşünüyorum. İleride ne düşündüğümü açıklayacağım.
İKİNCİ iNÖNÜ SAVAŞI
Birinci İnönü Savaşından sonra Yunanlılar daha önce oluşturdukları Bursa ve Uşak arasındaki hatta geri çekildiler. Londra konferansının sonucunu bekledikten sonra, 23 Mart1921’de tekrar saldırıya geçerek Adapazarı ve Afyon Karahisar’ı işgal ettiler. Yine İsmet (İnönü) güçlerini İnönü nehri boyunca yerleştirdi ve Yunanlılarla burada karsılaştı. İkinci İnönü savası 27 Mart 1921’den 1 Nisan 1921’e kadar 6 gün sürdü. Çarpışmalar daha yoğun ve kanlı idi. Yunanlılar bu keresinde Türkleri yenmek istiyorlardı. İnönü nehrinin gerisine püskürtülmelerine rağmen Yunanlılar direndiler ve saldırıya geçmek istediler ama basarili olamadılar. 6 Nisan’ı 7 Nisan’a bağlayan gece durumun umutsuzluğunu görüp, geri çekilme kararıaldılar. Türkler Bati Cepheleri Komutanı İsmet kumandasında Yunanlılara karsı küçük bir zafer daha kazanmışlardı. Ama nedense Türkler Yunanlıları bu keresinde de izlemek istemediler. Ellerinde yeterince asker ve malzeme yoktu.
Türkler ne düşünüyordu? Amaçları ne idi? Yunanlılara neden dinlenmek ve kendilerini toplamak olanağı veriliyordu?
Yalnız cephane eksikliğinden dolayı mı böyle bir strateji izliyorlardı?
BİRİNCİ VE İKİNCİ İNÖNÜ SAVAŞLARININ ÖNEMİ
İkinci İnönü Savası Türklere oldukça pahalıya malolmuştu.
İlk İnönü Savaşında Türklerin kaybı Yunanlılardan çok daha azdı. 95 Türk askeri olmuş, 183’ü yaralanmıştı.
Yunanlıların binleri bulan ölüleri vardı.
İkinci İnönü Savasında ise İsmet Paşa’nın komutasındaki batı kanadında 5000’in üstünde ölü vardı.
Rafet’in kumandasındaki güney kanadında ise ölü sayısı sadece 400 idi.
Turkler taktik hatası mı yapıyorlardı? İkinci İnönü Savasının bilançosu neden bu kadar büyüktü?
Ayrıca Mustafa Kemal İsmet Paşa’ya İkinci İnönü Savaşında geri çekilmesini bile tavsiye etmişti.
Savaşın sonlarına doğru Yunanlılar birden geri çekilmeyi yeğlemişlerdi.
Karsılarındaki Türk kuvvetlerinin kendilerinden daha güçlü olduğu izlenimini almışlardı. Oysa yanılıyorlardı.
Yunanlıların asker sayısı 37 bin, Turklerin ise 35 bin idi.
Ama silah ve cephane yönünden Yunanlıların büyük avantajı vardı.
Özellikle Yunanlılar makineli tüfek ve motorize taşıyıcılar yönünden çok avantajlı idiler.
Ruslar ve Fransızlar, Türklerin bu savaşları eninde sonunda kazanacaklarını tahmin ediyorlardı.
Ancak Türkler güçlerini ve kazanabileceklerini demonstre etmek zorundaydılar. Yoksa Ruslardan silah ve cephane temin edemezlerdi.
Ruslar Türklere yardım etmek istiyorlardı ama daha önce bu yardımın boş yere gitmemesi için Türklerden delil bekliyorlardı.
Bence bu nedenlerden dolayı, Birinci ve İkinci İnönü savaşları birer gösteri savasıdır.
Ruslara Türklerin Yunanlıları yenebileceği bu savaşlarda demonstre edilmiştir.
Bunun üzerinde Rus’lardan Türkiye’nin ekonomik gelişmesi ve ordusuna dağıtması için 10 milyon altın ruble, en azından 45 bin tüfek, 300 makineli tüfek ve yüz civarında ağır arazi topu ve onlara uygun cephane yardımı alınmıştır.
İkinci İnönü Savaşısırasında Albay İsmet, Tuğgenerallik rütbesine yükseltilmiş, Paşa olmuştur.
İkinci İnönü Savaşı Türkler arasında çok eleştirilmiştir.
Kayıpların çok olmasını kritik bir zamanda kabul etmek zordur.
Ama önemli olan Türklerin kaybı değildir. Düşmanın kaybıdır.
Düşman bu savaşlar sırasında yıpratılmıştır.
Bu ilk ve bilinen bir stratejidir.
Bana göre ikinci strateji ise, bütün dünyaya Türklerin bu hallerinde bile savaşlardan başarı ile çıkabileceklerini demonstre etmektir.
Nitekim bunda son derece başarılı olunmuştur. Bu arada yapılan Londra kongresinde, Ankara hükümetilehine bazı gelişmelerin olduğunu ileri sürebiliriz.
Fransa, İngiltere ve Yunanistan, defakto olarak Ankara hükümeti ile pazarlık yapmak durumu ile karsı karsıya kalmışlardır.
Bu arada skandal meraklısı, yalancılığı ve aşağılık davranışları ile tanınan Başbakan Lloyd George tarafından, Mustafa Kemal'in temsilcisi Bekir Sami'nin oğlancı olduğu ve Mustafa Kemal'in artik kadınlara değil, oğlanlara ilgi duyduğu yalanı yayılmıştır.
Lloyd George'un bu tür yalanları ünlüdür. Amacı, kral Besinci George'u şoke etmektir.
Nitekim bunda başarılı olmuştur. Londra konferansında Bekir Sami Bey'e Türk ve İngiliz mapusları karşılıklı değiştirmek teklif edilmiş, Ankara hükümeti ise bunu, Türklerin savaş suçu işlemedikleri görüsünü savunduğundan dolayı, reddetmiştir..
Görüldüğü üzere İngilizler, başbakanlarından tutun, krallarına ve en küçük rütbeli askerlerine kadar dünyada mevcut en ahlaksız ve aşağılık bir millettir.
Onların kötülüklerini yazmakla bitiremem. Ama su anda konumuz çok farklı..
Evet, ne diyorduk. Birinci ve İkinci İnönü savaşlarından amaç, dünya’ya Türklerin en sefil dönemlerinde bile Yunanlıları yenebileceğini kanıtlamak ve Ruslardan silah ve cephane yardımı koparmaktır.
Mustafa Kemal'in Türkiye’de komünist partisinin kurulmasına on ayak olmasının nedeni de bu yardımı alabilmektir.
Bu yardım olmadan Yunanlıları yenmek yine mümkün olurdu ama çok daha fazla can kaybına yol açardı..
Peki, neden Yunanlıların Ankara yakınlarına kadar ilerlemesine izin verilmiştir?
BİR MAYMUN, YUNANLILARIN GELECEĞİNİ DEĞİŞTİRİYOR
Sevres antlaşmasını Ankara hükümetinin şiddetle reddettiğine değinmiştik.
Daha sonra Yunanlılar için şanssız bir gün yaşanmıştır.
14 Kasım 1920’de, Sevres antlaşmasının imzalanmasından 3 ay sonra, Eleftheirios Venizelos hükümeti düşmüştür...
Seçimleri kaybettiği için...
Secime gitmenin nedeni, Yunan Kralı Aleksandır’ın ölmesiydi.
Kral Atina’nın banliyösünde bulunan sarayındaki bahçede bir maymun tarafından ısırılmış ve gelişen komplikasyonlardan olmuştu.
Maymunun akıbeti ise bilinmemektedir.
İnsanlar gibi, maymunların da ağzı çok kirlidir ve maymun ısırığı çok dikkatli bir şekilde tedavi edilmelidir.
Antibiyotiklerin olmadığı bir zamanda Kralı kurtarmak mümkün olamamıştır…
Bu ani olum üzerinde 5 Aralıkta yapılan referandumla Kral Aleksandır’ın babası Konstantin’in tekrar tahta geçmesine karar verilmiştir.
Konstantin, Alman Kayzeri Wilhelm’in kayın biraderidir. Aslında Konstantin’in tahtta olması gerekmektedir.
Birinci Dünya savasında Konstantin Yunan kralı idi ve memleketini harbe sokmamakta çok başarılı olmuştu.
Bunu hazmedemeyen müttefikler onu 1917 yılında devirmişlerdi...
Simdi ise Turk’lere karsı Konstantin’i destekliyorlardı. Hatta ona mali yardım teklifinde bile bulunmuşlardı.
İngiliz Başbakanı ahlaksız pislik Lloyd George’a Gore, yörede daha büyük ve daha güçlü bir Yunanistan İngiliz çıkarları için daha uygundu.
Konstantin geri dönünce ilk is olarak Yunan ordusunu 1917-1920 yılları arasında Venizelos’un atadığı subay ve kumandanlardan temizlemek olmuştur.
Venizelos gider gitmez, onun en güçlü askeri rakiplerinden biri olduğu için hapse atılmış olan Anastasio Papoulas Girit’teki hapishaneden çıkarılmış ve Anadolu’daki Yunan ordularının basına Kumandan olarak atanmıştır…
Elbette devam edecek... Daha yeni başladık.
TÜRKLER NE DÜŞÜNÜYOR?
İkinci İnönü Zaferi İstanbul’da büyük bir coşku ile kutlanmıştır.
Sultan bile Türklerin bu zaferinden dolayı şehitlerin ardından dua etmiş ve Kızılay’a Anadolu’ya gönderilmek üzere bağışta bulunmuştur.
İkinci İnönü Savası Batı cephesine geçici bir barış ve sükunet getirmiştir.
Ancak bu asude aylar fazla sürmemiştir.
Yunanlılar bu harbi mutlaka kazanmak istemektedirler. Böylece megaca idea’larını gerçekleştirecek, Anadolu’ya hakim olacaklardır.
Bu arada Londra konferansı yapılmış ve sonuçta hiçbir konuda anlaşmanın mümkün olmadığı gerçeği üzerinde birleşilmiştir.
Bu arada 12 Haziran 1921’de Yunan Kralı Konstantin İzmir’e gelmiş ve Yunan Anadolu orduları komutanı General Papoulas’la birlikte Anadolu’yu fethetmenin planlarını yapmaya başlamışlardır.
Konstantin gemisini İzmir limanında değil, Haçlıların yüzlerce yıl önce İzmir’e ayak bastıkları yerde demirlemiştir.
Yeni celplerle güçlendirilen Yunan ordusundaki insan sayısı 200 bindir.
10 Temmuz 1921’de Yunan saldırısı başlamıştır.
126 bin Yunan askeri, 122 bin Türk askeri tarafından savunulan bir hatta saldırmıştır.
Yunanlıların silah ve malzeme üstünlüğü vardır.
Türklerin 160 topuna karşılık, 410 topları, Türklerin 700 makineli tüfeğine karsı 4000 makineli tüfekleri, Türklerin dört uçağına karsı 20 uçakları vardır. Aslında bu savaşlarda uçakların hemen hiçbir rolü olmamıştır.
İlginç olarak, Türk süvarileri Ankara yakınlarında yaptıkları ani akınlarla oldukça başarılı olmuşlardır.
Bu konuya ilerde değineceğim.
Yunanlıların ana gücü güneyden Kütahya’ya saldırmıştır.
Amaç, Afyonkarahisar’la Kütahya arasındaki demir yolunu kesmektir.
Daha sonra kuzeye yönelip, Türk kumanda merkezinin olduğu Eskişehir’i kuşatmaktır.
Bu saldırı sırasında nedense İsmet Pasa yavaş ve bazılarına göre de hatalı davranmıştır.
Daha sonra yapılan soruşturma bazı kumandanların İsmet Paşa’nın emirlerini ciddiye almadığını göstermiştir.
17 Temmuz’da Kütahya duşmuş ve Yunanlılar Eskişehir’e doğru ilerlemeye başlamışlardır.
Kütahya’nın düştüğü gün Mustafa Kemal İsmet Paşa’ya bir telgraf çekmiş ve buluşma teklif etmiştir.
Ertesi gün sabahın besinde Eskişehir’de iki eski dost ve asker bir araya gelerek konuyu tartışmışlardır.
Bu toplantıda ne konuşulduğu ve neye karar verildiği kesin olarak bilinmemektedir.
Ama Yunanlılara karsı sahte bir Turk karsı saldırısının yapılması kararlaştırılmış olabilir.
19 Temmuzda Türkler Eskişehir’i boşaltmışlar ve 21 Temmuzda ise Yunanlılara karsı saldırıya geçmişlerdir.
Ancak bu ciddi bir saldırı değildir. Saldırı yapılmış ve Mustafa Kemal tarafından başarılı olunmazsa, hemen geri çekilinmesi tavsiye edilmiştir.
Amaçlardan biri güneyden gelen düşman kuvvetlerini yavaşlatmaktır.
Diğeri ne olabilir? Türkler ne düşünmektedirler? Nasıl bir strateji planlamışlardır?
Bence Türkler Yunanlılarla henüz ciddi ve sonucu kesin olabilecek bir çarpışmaya girmek istememektedirler.
Çarpışmalar Yunan ikmal hatlarına çok yakindir. Yunanlılara her turlu silah, cephane ve yiyecek kolaylıkla ulaşabilmektedir.
Turk süvarilerinin düşman hattının arkasına sarkmasına olanak yoktur.
Düşmanı biraz daha içeri çekerek ikmal yolunu uzatmak ve düşmanı fizik ve psikolojik olarak yıpratmak gerekmektedir.
Bu nedenlerden dolayı Türk ordusu geri çekilmelidir ve çekilmiştir de.
Bu stratejik geri çekilme yine de iyi bir şekilde organize edilememiştir.
Savaşta bozguna uğramadan planlı bir şekilde geri çekilmek Türklerin iyi bildiği ama yine de son derece zor bir taktiktir.
Türklerin tecrübeleri bunlarla sınırlı değildir. Yüzlerce, hatta binlerce yıllık savaş taktiği birikimleri var Türklerin. Yunanlıların bu bağlamda lafı bile olmaz. Ayrıca saldıran kuvvetlerin ülkeyi fethedebilmesi için savunanlardan en azından birkaç kere daha kuvvetli olması gerekir. Savunmak saldırıp fethetmekten daha kolaydır.
TURK'LER GERI CEKILIYOR. MUSTAFA KEMAL BASKUMANDANLIGA ATANIYOR
Yunanlilarla savasan Ismet Pasa onlari yeneceginden emindir.
Komutanlarinin cekingen oldugunu bizzat gozlemlemistir.
General Papoulas Inonu savaslarinda sebatli bir davranis sergilememistir.
Turk’lerden cekinmektedir. Belki de korkmaktadir.
Sakarya nehrinin hemen guneyi Albay Fahrettin Altay’in kumandasinda Turk suvari birlikleri tarafindan savunulmaktadir.
Eskisehir’i terkeden Turk gucleri geri cekilmektedirler. Ama bu pek duzenli bir geri cekilme degildir.
Arazi suvari saldirisi icin cok uygundur ama, Temmuz sicagindan toprak kavrulmustur.
Asker ve suvari hareketi bu durumdan etkilenmektedir.
Bu arada bazi Turk askerlerinin ordudan firar ettikleri de gozlemlenmeye baslamistir.
Ilerleyen Yunan ordusunun onunde kacmaya calisan halkin arasinda firar eden askerler de vardi.
Firar edenlerin sayisi bir sure sonra 48 bine ulasmistir.
Mustafa Kemal ordunun hizla geri cekilmesini emretmistir.
Meclis bu geri cekilmeyi bir yenilgi olarak gornya ve Mustafa Kemal’in azlini istemistir.
Meclis sorumlulari cezalandirmak istemektedir..
Fevzi Cakmak bunun uzerine “Tek sorumlu benim” demis ve meclisi biraz olsun yatistirabilmistir..
Mebuslarin bir cogu Mustafa Kemal’in baskalarini atayacagina, orduyu bizzat idare etmesini ve butun sorumlulugu ustlenmesini istemistir.
Bunun uzerine Mustafa Kemal baskomutan ilan edilmistir. Osmanli’da bu olamazdi. Cunku bas komutan Sultandi.. Ama burasi Anadolu Turk hukumeti idi..
Meclisin Mustafa Kemal’i baskomutan yapmasinin nedeni, basarisiz olursa, kolaylikla atilabilmesi idi. Buna ragmen Mustafa Kemal bu meydan okumayi kabul etmistir.
Bu arada Rus’larin ilk yardimi Zonguldak’a ulasmis ve buyuk bir nizam icinde Anadoluya kagni arabalari ile iletilmeye baslanmistir. Bunda Turk kadinlarinin da
buyuk bir hizmeti olmustur.
SAKARYA SAVASININ ON HAZIRLIKLARI YAPILIYOR
Mustafa Kemal 10 emirle Baskumandanliga basladi.
Halk orduya yardim edecekti.
Her ev bir set ic camasir, bir cift cizme, ellerinde mevcut butun giyecek, un, deri, sabun ve kandillerin yuzde 40’ini orduya tahsis edecekti.
Tasima araclari olanlar askerleri ucretsiz tasiyacaklardi. Butun silahlar, mevcut at ve arabalarin beste biri ile birlikte orduya teslim edilecekti.
12 Agustosta Mustafa Kemal askerleri teftis ederken Polatli’da attan dustu ve kaburgalarini kirdi.
Tedavi icin Ankara’ya dondu. 17 Agustosta gorevi resmen yuklendi.
Uc gun once Yunan ordusu Eskisehir’den Ankara’ya dogru ilerlemeye baslamisti.
Turk ordusunu yok etmeyi Yunanlilar Kutahya da, 28 Temmuzda planlamis ama, buyuk umutlarla baslattiklari bu maceranin dus kirikligi ile bitecegini planlarina dahil etmemislerdi.
Papoulas Kutahya’da basari ile denedigi manevrayi Ankara yakinlarinda da tekrarlamak istedi.
Ordunun bir bolumu tren raylarini izleyerek Ankara’ya dogru ilerlerken, diger iki kolu daha guneye yonelerek Turk’lerin sol kanadina saldiriya gecmeye
hazirlaniyordu.
Turk’ler Haymana platosuna yerlesmislerdi. Burasi denizden 1000 metre kadar yuksekde, cok sayida tepelerin yer aldigi bir platformdu.
Tepelerin en onenlilerini Mangal ve Cay daglari teskil ediyordu.
Turk’ler Sakarya nehri boyunca bir konum almislar ve Ilicaozu cayi boyunca da doguya, Ilica vadisine dogru yerlesmislerdi.
Yani bir birine dik yan yana iki hat olusturmuslardi.
Papoulas bir dik aci ile yanyana gelmis Turk ordusunun tam ortasina, dik aciya saldirmayi planlamisti.
Bu hatti gectikten sonra Ilica deresini de kolaylikla gececek ve Haymana-Ankara istikametine kolaylikla ilerleyecekti.
Ataturk baskumandanlik karargahini Alagoz’de kurmustu. Burasi Haymana platosuna kuzeyden bakan, Ankara ile Polatli arasinda bir yerdi.
Bu savasda Yunan’lilarin 100 bin askerine karsilik, Turk’lerin 90 bin askeri vardi.
Tabii Yunan ates gucu Turk ates gucunden cok daha fazlaydi.
Ote yandan Turk suvari birligi Yunan suvarilerinin uc kati kadardi.
Suvarilerimiz arada bir Yunan sag kanadini rahatsiz
edip duruyorlardi....
YUNAN ORDUSU YIPRANMAYA BASLIYOR...
Savasin ilk gunu Yunanlilarin zaferi ile basladi. 23 Agustosda Mangal dagi kaybedildi.
Mustafa Kemal buna cok kizmis ve sorumlulari askeri mahkemeye verecegini soylemisti.
Yunanlilar basarilarini surdurduler ve diger bazi tepeleri de almayi basardilar.
Hatta Ismet Pasa geri cekilmeyi bile teklif etti. Ama Fevzi Cakmak kuzeyden destek getirerek, hatti saglamlastirdi..
O aksam Yunan bas kumandani Papoulas, Kral Konstantin’in genc biraderi Prens Andrew ki ikinci tumenin kumandani idi, bir arada savas planlari yapiyor, sohbet ediyorlardi... Her sey cok iyi gidiyordu. Planladiklarindan daha basarili olduklarini dusunmekle mesgullerdi.
Birden Yunan ordusunun icine yildirim gibi giren Albay Fahrettin kumandasinda Turk suvarilerinin curetkarane saldirisina maruz kaldilar ve pacayi zor kurtardilar. Fahrettin kimlerle karsilastigini bilmedigi icin, saldiriyi surdurmemisti.
Elbette bir hatti savunmasi gerekecekti... Orduyu geriye dogru cekerek ne elde edebilirdi?
Mustafa Kemal bu sorularin yanitini cok sonralari verecektir.
Ilk Yunan saldirisinin ve ilerlemesinin Turk’ler icin oldukca yararli oldugunu belirtmistir, Mustafa Kemal.
Animsanacagi uzere, Turk gucleri birbirine dik iki kanat olusturmuslardi.
Yunanlilar bu kanadin ortasina saldirinca bu kanatlar birlesmis ve daha kisa bir dogru olusturmuslardi.
Aralarindaki açı yok olmustu.
Turk ordusunun olusturdugu hat daha guclu bir duruma gelmisti.
Her iki hat uzerinde dusmanla ayri ayri savasmaktansa, bir hat uzerinde savasmak cok daha kolaydi.
Bu arada Çal dagi Turk’ler ve Yunan’lilar arasinda alınıp veriliyordu.
Çal daginin Turk’ler icin cok onemli oldugu soylentileri vardi.
Yunanlilar bu soylentileri cok ciddiye almislar ve Çal dagini tutmak icin buyuk cabalar harcamislardi.
Sanki Çal daginda bir matah vardi. Nitekim Çal dagi sonunda Yunanlilarin eline gecmisti..
Bu caba sirasinda Yunanlilar buyuk kayiplar vermisler, direnclerinin son damlasini bu dagi almak icin harcamislardi.
Donanimlarini zamaninda gelmiyor ve Turk suvarileri ve topculari tarafindan surekli rahatsiz edilen askerler dinlenemiyorlardi.
Donanim yollari Albay Fahrettin’in suvarileri tarafindan tutulmustu.
Sicak yaz ayinda Anadolu platosunda oranin yerlileri olan savasci Turk’lerle savasiyorlardi.
Bu bir cilginliktan baska ne olabilirlerdi?
Anadolu'da ne ariyorlardi?
Yunan askerleri bu sorulari kendilerine sormaya baslamislardi..
SAKARYA SAVASI YEDEK SUBAY SAVASIDIR. BILANCOSU AGIRDIR.
Cal dagini aldiktan iki gun sonra Papoulas Yunan hukumetine devam etmenin gereksiz oldugu hakkindaki goruslerini bildirmisti.
Bu sirada Turk’ler sonunda karsi saldiriya baslamislar ve 8 Eylul’da Cal dagini geri almislardi. Bu dag oyunu Yunanlilarin belini kurmisti.
Turk’ler de bu arada epeyi yorulmuslardi ve askerlere dinlenmeleri icin bes gun izin verilmisti.
Bes gun sonra Yunanlilarin arkasindan ilerleyen Turk birlikleri onlarin coktan cekilmis olduklarini farketmisler ve iyi motorize olmadiklarindan peslerinde gitmenin bir yarari olmadigini anlamislardi. Yine de Turk suvarileri Yunanlilarin arkasinda hizla ilerleyerek, onlara baskinlar duzenliyorlardi.. Bu ani baskinlarin birinde, 14 Eylulde, Papoulas’in bes savas madalyasini ele gecirmisler ve Papoulas’i ellerinden kil payi kacirmislardi.. Yunan ordusunun hemen tumu Eskisehir hattina cekilmislerdi..
Bu Sakarya savasi olarak bilinir ve 21 gun surmustur. Onu 90 km ve derinligi ise 20 km olan bir cephede carpisilmistir. Turk’ler 3700 olu ve 18 bin yarali vermislerdir.
Yunanlilarin zarari da 4000 olu ve 19 bin yaralidir. Bunun yani sira Turk’lerin kaybolan ve esir olan asker sayisinin binin altinda oldugu biliniyor..
Yunanlilar ise en azindan 15 bin kayip ve esir vermislerdir. Turk ordusunda mevcut 5000 subaydan 300’u Sakarya’da sehit olmustur. Bu savas daha sonra Mustafa Kemal tarafindan yedek subaylarin savasi olarak nitelendirilmistir.
ATATURK DUSUNUYOR, PLANLAR KURUYOR
Sakarya zaferi Yunanlilara onemli bir darbe indirmisti ama, Yunanlilar henuz bunun onemini anlamamislar, yenilgiyi hazmedememislerdi..
Nasil bir kuvvetle karsi karsiya olduklarinin ve yalniz savasi degil, onurlarini ve Anadoluya ayak basma curetini gosteren ordularinin en azindan yarisini kaybetmek uzere olduklarinin bilincinde degillerdi.
Kurtulus savasi Turk’ler icin yalniz kurtulus degildi. Dusmani cezalandirmak ve uzun sure belini dogrultmasina olanak vermeyecek sekilde sindirmekti..
Nitekim Kurtulus savasinin sonuda Yunanistan buyuk bir krize girmis, sinirlarini koruyamayacak hale gelmistir.
Yine de Turk’ler misak-i milli sinirlari icinde kalmayi basarmislardir.
Bu aslinda sanildigindan cok daha zordur. Galip bir orduyu durdurmak hemen hemen imkansizdir.
Ama Mustafa Kemal bunu da basarmis ve ihtirasa kapilmadan ulkemizin simdiki sinirlari icinde kalmasini saglamistir.
Sakarya zaferinin uzerinden nerdeyse bir yil gecmisti..
Mustafa Kemal ne bekliyordu?
Meclis giderek sabirsizlanmaya baslamisti ve Mustafa Kemal’den hemen Yunanlilari son bir saldiri ile ulkeden atmasini bekliyordu.
Mustafa Kemal’e verilen yetkiler her uc ayda bir yenileniyordu. En son yenilenme Temmuz’da gerceklesmisti.
Mustafa Kemal Sakarya savasini izleyen bir yil icinde bos durmamisti.
Gorunuste Turk ordusu savasa hazirlaniyordu. Ama Turk’lerin bekleme nedeni farkli idi..
Evet, ordu giderek gucleniyordu ama, ayni zamanda ulkenin kaynaklarini harciyor, yipratiyordu.
Ulke bu kosullara daha ne kadar dayanabilirdi?
Bu bir yil icinde yapilacak o kadar cok sey vardi ki? Herseyden once Anadolu’da asayis saglanmali, isyanlar bastirilmaliydi.
Bunun icin merkezi bir ordu kuruldu ve Baskumandanligina “Sakalli” Nurettin Pasa getirildi.
10 bin kisilik bir kuvvet' olan bu ordunun kumandani Nurettin Pasa'nin sorumluluklari arasinda kuzey Anadolu'da halkı rahatsız eden hainleri de sindirmek de vardir.
Yalniz hain Turk'ler ve Yunanlilar degil, Kurt'ler ve Ermeniler de sahneye cikmislar ve Turk askerlerine saldiriyorlardi.
Nurettin Pasa guclu, hirsli, yabancilari sevmeyen ve kati bir askerdi.
Daha once Ingilizlere karsi Mezopotamyada savasmis ve Izmir valiliginde bulunmustu.
Bazi entrikalara maruz kalmis ve Yunan Archibishop'u Chrysostrom tarafindan suclanmis ve 1919 yilinda Izmir valiliginden atilmis, 1920 yilinda Anadolu milliyetcilerine katilmisti.
Nurettin Pasa cok kindar bir insandi ama, gorevini buyuk bir ciddiyetle ve acimasiz yapardi..
Ilk defa Merzifon'da bir Amerikan kolejinde oldurulen bir Turk ogretmen icin Amerika'lilara yuklenmis, sonra yoredeki Hristiyan'lari ihanetle suclamisti..
Nurettin'in merkezi ordu kumandani olarak ilk askeri operasyonu Kurt Kocgiri kabilesine karsi olmustur. Bu katliami Meclis bile kinamis ve Nurettin’i gorevden almistir.
Bu bir yil icinde Mustafa Kemal Ankara Cankaya’da Ordu Koskune yerlesmis, Laz’lardan olusan ozel korumasi esliginde dusunmek ve planlar yapmakla mesguldu...
Arada bir kendisini yabanci politikacilar, yazarlar ve gazeteciler ziyaret ederdi..
Mustafa Kemal Yunanlilara saldirmadan once yaptigi hazirliklardan Meclisde hic bahsetmiyordu.
Cunku Meclis’deki temsilciler arasinda muttefik casuslarinin ve vatan hainlerinin de oldugunu cok iyi biliyordu.
Olaganustu yetkiye sahip Mustafa Kemal Meclise gereginden fazla bilgi vermiyordu.
Ayrica bu bir yil icinde Turkiye giderek daha Musluman bir ulkeye donusmeye baslamisti.
Hristiyan’lar ya ulkeyi terketmisler, ya da oldurulmuslerdi.
Yunanlilarin Cerkezleri Turk’ler aleyhine kiskirtmalari verimsiz kalmisti.
Izmirde toplanan Cerkez kongresi butun Cerkezlere hitabedememisti.
Cerkezlerin cogu Turk ordusunda asker ve subay olarak gorev yapiyorlardi.
Cerkez’lerin Aryan irkina ait olduklari ve Bati medeniyetine katkida bulunduklari palavrasi de ise yaramamisti.
GERCEKLERIN ORTAYA CIKMA ZAMANI.....
Mustafa Kemal’in buyuk saldiriya acele etmemesinin nedenlerinin basinda Yunanlilarin moralini bozmak istemesi sayilabilir.
Bu bekleme sirasinda Yunanlilarin giderek cokmeye ve zayiflamaya basladigi soylenebilir.
Buyuk umutlarla hapisten cikartilip, Anadolu bozkirlarinda Yunan ordusunu kumanda etmeye gonderilen Papoulas, bu isi beceremeyecegini anlamis ve 25 Mayis’da istifa etmistir.
Ismet Pasa'ya iki kere yenilmesi yani sira, bir kac bin Turk suvarisine bile savas madalyalarini kaptiran ve iki kere ellerinden kil payi kurtulan Papoulas'in mucadele edecek guc ve cesareti kalmamistir.
Yerine, gecmiste fevri, duygusal, cilginca hareketleri oldugu bilinen ve ucuk akilli General George Hatzianestis atanmistir.
Yunan ön cephesini gezen Hatzianestis, Turk’lerin her hangi bir saldirisinin kolaylikla puskurtulecegine inanmaktadir.
Bu konuda o kadar kendinden emindir ki, etme eyleme demeye bile firsat birakmadan, uc alayla iki taburu askerlerini guclendirmek icin Trakya'ya gondermistir.
Amaci o askerleri Istanbul uzerine surmektir.. Buna Ingilizler itiraz etmisler ve kendisine direneceklerini soylemislerdir.
Turk ve Yunan ordulari sonunda iyice karsi karsiya gelmisler ve askerler savasin heyecanini yasamaya baslamislardir.
Yunanli’larin 225 bin askerine karsilik, Turk’lerin 208 bin askeri vardir.
Tabii Yunanlilarin savas malzemesi Turk’lerinkinden cok daha ustundur....
Ancak, Turk’lerin iki avantaji vardir.
Ilki, ellerinde mevcut agir toplarin sayisinin Yunanlilardan fazla olmasidır.
Bu onemli bir ustunluk degil gibi durmaktadir ama, savas basladiktan sonra bu gorus değişecektir.
Digeri ise Turk suvarilerinin sayi ve nitelik olarak ustunlugudur..
Kurtulus savaslarinda Turk suvarileri muthis basarili olmuslar, destanlar yazmislardir..
Yunanlilar Gemlikten baslayan ve Afyonkarahisara ulasan, oradan Menderes nehrini izleyerek Ege denizine kadar uzanan 600 km’lik bir hattin batisini isgal etmektedirler. Uc kolordudan olusan bu ordunun komutani Hatzianestis’in karargahi, Izmir limanina demirlemis bir savas gemisidir.. Hatzianestis savasi cok uzaklardan, emin bir mesafeden idare etmeye karar vermistir! Karaya ayak basarsa basina gelebileceklerden korkmaktadir.
Mustafa Kemal ise, 17 Agustosu 18’ine baglayan gece Ankara’dan bir araba ile Bati cephesine, Aksehir’de savasta kullanacagi karargahina dogru, hareket etmistir. 20 Agustosta Aksehir’e ulasmistir. Mustafa Kemal’in bu hareketi buyuk bir gizlilik icinde gerceklestirilmistir. Cankaya’da Mustafa Kemalin 21 Agustosta bir cay partisi verecegi ilan edilmis ve butun posta ofislerine sansur konmustur.. Mustafa Kemal'in cepheye gittigini kimse bilmemelidir...
25 Agustos’da Mustafa Kemal birinci ordudaki savas kumanda karargahini ziyaret etmis ve Anadolu ve dunya ile yapilan her turlu haberlesmeyi durdurmustur.
Dusmana saldirmadan once kendilerine ulasacak herhangi bir haberin etkisi altinda kalmak istememektedirler. Ayrica bir sure icin kendi vicdanlari de ile bas basa kalmalari gerekmektedir.. Bir kac saat icinde onbinlerce insanin olum-kalim karari ile birlikte, tarihi binlerce yil oteye giden iki ulkenin onuru da savas alaninda muzakere edilecektir.
26 Agustos sabahi safak vakti, Mustafa Kemal, Ismet, Fevzi ve Nurettin Pasa’lar az sonra baslayacak muhtesem solene sahitlik etmek uzere, Kocatepenin tepesinde bir yerde bir araya gelmislerdir..
YUNAN ORDULARI ARASINDAKI IRTIBAT KOPUYOR..
Ilk Turk saldirisi, agir toplarin daha cok Afyon’un guneyindeki Yunan mevzilerini bombalamasi ile baslamistir.
Amac Afyon icini ve civarini tutan Yunan guclerini diger Yunan birliklerinden ayirmak, izole etmektir.
Bu kolay bir gorev degildir.
Cunku yore oldukca dagliktir. Bu daglarin en yuksegi olan Kocatepe Turk’lerin elindedir ama, Yunanlilar da bir cok tepeye hakimdirler.
Turk’lerin Yunan birliklerine ulasmasi icin dar ve yamaclarinda Yunanlilarin yer aldigi vadilerden gecmesi gerekmektedir.
Bu tehlikeli gorevi basarmak icin, Yunan birliklerinin top atesi ile iyice yumusatilmasi gerekmektedir.
Turk’ler bu isi bir hamlede yapmayi planlamaktadirlar. Bunun icin Nurettin Pasa’nin kumandanligini yaptigi birinci orduya buyuk bir sorumluluk dusmektedir.
Birinci ordu, daha kuzeyde yer alan ve Yakup Sevki Pasa’nin kumandasindaki ikinci ordudan bazi birliklerle desteklenmistir.
Aslinda bu hareket, buyuk taaruzdan uc hafta once gerceklestirilmistir. Ayrica Fahrettin Pasa’nin suvarileri de guneyden, doguya alinmistir.
Bu arada Fahrettin’in, Pasa rutbesine yukseltildigine dikkatleri cekerim.
Kurtulus savasinda Fahrettin Pasa’nin yonettigi suvarilerin buyuk rolu olmustur.
Ikinci ordu kumandani Yakup Sevki Pasa, kendi ordusunun zayif birakildigini ve bir Yunan saldirisinin Ankara’ya dogru ilerlemesi ile sonuclanabilecegini soylemesine ragmen, savas planina sadik kalinmistir.
Turk toplarinin gucu ve dogrulugu herkesi cok memnun etmistir. Bir sure sonra Yunan toplari ates etmez olmustur.
Nedeni ise daha sonra anlasilmistir. Cunku gozlem kuleleri yerle bir olmustur. Turk'lerin uzun menzilli agir toplari Yunanlilari perisan etmistir.
Artik Turk askerlerinin ilerlemesinin zamani gelmistir. Ancak Yunanlilarin kolay pes etmeyecegi de belli olmustur.
Kocatepe civarindaki tepeler bir cok kereler el degistirmistir.
26 Agustos aksami Turk birlikleri oldukca onemli basarilar kazanmislardir ama, henuz Yunan ordusunu kiramamislardir.
Bir gun icinde Yunan ordusu cokme noktasina getirilmistir ama, cokturulememistir. Turk’ler gercekten kahramanca carpismaktadirlar.
57ci tumen hedefi olan Cigiltepe’yi zamaninda dusmandan alamamis ve bu durum Mustafa Kemal’i ofkelendirmistir.
Hemen Albay Resat’in karargahini arayan Mustafa Kemal’e Resat, kendisine yarim saat izin verilmesini ve bu sure icinde tepeyi alabilecegini soylemistir.
Bir saat sonra Resat’i tekrar arayan Mustafa Kemal’e Resat’in intihar notu okunmustur. Intihar notuna Resat, tepeyi zamaninda alamadigi icin intihar ettigini yazmistir.
Buna son derece uzulen Mustafa Kemal’in artik yapacagi hic bir sey yoktur..
27 Agustos'da durum daha da dramatik bir sekilde degismistir.
Albay Kemalettin Sami tarafindan yonetilen birinci ordunun dorduncu kolordusu, Yunan hattini gecerek, Erkmentepe’yi geri almistir.
Bu arada Fahrettin Pasa’nin suvarileri de daglarin arasindan kendilerine bir yol bularak, Yunanlilarin arkasina gecmeyi basarmislardir.
Yunan birinci kolordusunun kumandani olan General Trikopis, kendisini korumayi dusundugu Erkmentepe’yi kaybedince, acele geri cekilme karari almistir.
Yunan ordusu arkasinda onemli olcude malzeme birakarak Afyon’dan ayrilmak zorunda kalmistir.
Bu arada General Frangou’nun kumandasindaki iki birlik o kadar hizli kacmislardir ki, birinci ordu ile irtibatlarini kaybetmislerdir..
Daha kuzeyde bulunan ve General Dighenis’in kumandasindaki Yunan ikinci ordusu, General Trikopis’in yardimina gelmekte gecikmistir.
Aslinda Generak Dighensis ordusu kuzeye dogru hareket etmesine ragmen, General Trikopisle birliktedir.
Yunan ordulari arasindaki butun irtibatlar kopmustur.
Bu arada Izmir limanindaki bir gemiden Afyon civarindaki savasi idare etmeye calisan “Deli” Hatzianestis, duzenli bir geri cekilmeyi saglayacak emirler verecegine, Yunan ordusunun karsi saldiriya gecmesi icin emirler yagdirmaktadir!. Durum Yunanlilarin hesabina gercekten cok komik bir manzara arzetmeye baslamistir. Yunan ordusunu kurtaracak tedbirler alinmamaktadir. Savasin daha ikinci gunu dolmadan, Anadoludaki Yunan ordulari Turk'lerin bir darbesinde darma daginik olmuslardir.
Simdi artik parcalari teker teker toplamak, Anadolu’yu dusmandan temizlemek zamani gelmistir.
Comments
You can follow this conversation by subscribing to the comment feed for this post.