Muhammed’le bir seans daha yapıyoruz. KAZ yerini aldı ve telepati başladı. HACI yine KAZ’in sağında. Her kes el ele..
KAZ; Huuuu Huuuuu Cennet... peygamber katı... Huuuu huuuu
GÜR BIR SES; Ne var KAZ, yine yolunan bir kaz gibi uluyorsun...
KAZ: Aman Cebrail efendimiz(sav) ne olur bağışlayınız.
GÜR SES: Ne biliyorsun benim Cebrail oldugumu?
KAZ; Aman efendimiz, ne zaman Cennetin Allah katını arasam Cebrail hazreterli çikiyor da.
GÜR SES; O şimdi dua ediyor bana. O yüzden ben çıktım.
KAZ; Aman Allahım neler başıma geliyor. Yoksa, yoksa siz misiniz?
GÜR SES; Evet, benim bu keresinde kulum. Hiç ummadın değil mi beni karşında bulmayı?
KAZ: Nasıl umarım yarabbim. Nasıl umarım, Allah'ım. Lütfen günahlarımı bağışlayın. Affedin bu kulunuzu ne olur. Bir hata yaptım. Sizin katınızı aradım. Allah’ım ne olur bağışlayın bu kulunuzu. Bir daha asla böyle bir şey yapmayacağım. Bir daha cennet katını aramayacağım. Tanrım beni ne olur bağışlayın.
GÜR SES; Kaz kulum. Şu tanrı lafını bir daha duymak istemiyorum. Biliyorsun, ben Allah’ım, Tanrı değilim. Nedir bu Tanrı lafı? Onu yalnız Hristiyanlar kullanıyor. Üstelik Kutsal Ruh diye bir şey uydurmuşlar, dua edip duruyorlar ona. Kutsal Ruh aslında Isa’nin kendisidir. Bir peygamber O. O’un ben peygamber diye indirdim, O orada iken benim adımı yayacağına, kendi ününü yaymaya başladı ve kendine Tanrı ünvanini aldı. Yahu biz burada neyiz? Artık sesimi çıkarmadım. Kendini Tanrı diye yutturdu diye. Ben ne de olsa Allah’ım ya. Artık O’na tanrılığı bağışladım. Ama unutmaki KAZ kulum, O Muhammed'den daha önemli degildir. Hatta en son peygamber olan Muhammed benim en güvenilir peygamberimdir. Onu çok severim. İsa aslında daha bir çok saçmalıklar yaptı ama, ben hepsini bağışladım. Efendim, mahşer günü gelecekmiş de, kendisine inananları bizzat öte dünyaya götürecekmiş de. Muhammed mahşer günü görünmeyecekmiş de.. Yalan, hep Hristiyan propagandası. Papazların uydurması. Mahşer günü bütün insanlar kendi başlarının çaresine bakacak. Ben ne yapacam biliyor musun, KAZ kulum? Mahşer gününde bütün peygamberleri, hepsini, dünyaya göndereceğim ve onlardan kendi başlarının çaresine bakmalarını isteyeceğim Çünkü hepsi de kusurludur. Yalnız Muhammed mi? Isa da kusurludur, O yalanları ile, o zamparalikları, oğlancılığı... Insan ruhuna giren tanrı palavrası... Musa’nin o kızıl deniz mucizesi. Sanki denizi açan o imiş gibi. Hepsini ben yaptım ama adım kimsenin ağzında degil! Bu ne rezalettir. Herkes Musaya atfediyor benim mucizelerimi. Onları nah yapardı Musa, ben olmasaydım. Muhammed’de gözü herkesin. Neymiş, 6 yaşinda Ayşe ile evlenmişmiş, neymiş kadınlar tarlalarınızdır demişmiş... Ne rezalet. Ben dedim o lafları. Kadınlar tarlalarınızdır diyen benim. Gercekten, eğer kadınlar olmasaydı, erkeklerin çocugu nasıl olacaktı? Erkekler çiftçilik yapıp buğday üretiyorlar ya. Aynı şey değil mi çocuk sahibi olmak. Bu keresinde, tarla yerine kadınları kullanıyorlar. Ayni şeyleri tekrar söylemek zorunda kalsam, bir kelimesini bile değiştirmezdim. Evet, hala israr ediyorum ve diyorum ki;
“Kadınlar tarlalarınızdır”. Tarlalarınıza istediğiniz zaman girebilirsiniz.
Kim bana karşi gelecek?...... Neyse KAZ, biliyorum, biliyorum, biliyorsun, ben her şeyi biliyorum. Soru sorulmaktan nefret ederim. Evet, biliyorum, öteden beri merak ediyorsun, benimki her erkeğinkinden büyüktür, evet ben her şeye kadirim, evet... Muhammed geliyor işte, biliyorum O’nunla konuşmak istiyor HACI, O’nu veriyorum...
MUHAMMED; Ne var yine HACI kulum, bu keresinde çok uygunsuz bir zamanda aradın. Ben, diger Peygamberlerle beraber uzayın ne olup, ne olmadığını tartışırken Cebrail duaya dalmıştı. Telepatiye en yakınımız Allah idi. O nedenden seni o yanıtladı. Neyse bu vesile ile gördünüz ki, bu Allah işi öyle şaka falan değil. Çok ciddi. Daha ne kanıt istiyorsunuz. Allah’la bizzat konuştunuz. Peki ne zaman Müslümanlığa geri döneceksin Hacı kulum. Bak ben bunu sana uzun zamandır hatırlatıp duruyorum. Tekrar söylüyorum, Hacı kulum, zaman geçiyor, yaşlanıyorsun.... Düşün şöyle bir... Olayı anlıyor musun?
Birden Hacı'nın bütün dünyası ters yüz oldu... Büyük bir baş dönmesi içinde nerdeyse kendinden geçecekken, etrafa bakınan Hacı, kendini aynı odada Muhammed ve Cebrail ile birlikte buldu. Ne olmuşsa olmus, büyük bir kuvvet onu sanki Cennetin Allah katına transport etmişti. Gözlerine inanamıyordu Hacı. Muhammedle aynı odada bulunuyor, aynı havayı soluyordu. Köşede duran Cebrail, elinde koca bir pala ile, korkunç bir manzara oluşturuyordu. Boyu en azından 5 metre olmalıydı. Elinde çifte uçlu pala pırıl pırıl parıldıyordu. Belli ki ciletten bile keskindi. Göğsünde bir yelek, inanılmaz derecede mütenasip vücutlu Cebrail'in yalnız üzüm kurusu erkek memelerini kapatıyor, dar deri pantolonundan taşan aleti ile Cebrail müthiş bir görünüş arzediyordu. Başi tıraşlı idi ama, simsiyah sakalları göğsüne kadar iniyordu.
Döndü Hacı ve bu keresinde Muhammed'e baktı. Allahım O ne muhteşem bir yaratıktı. Uzun boylu, bembeyaz bir uzun giysi ile kuşanmış muhteşem erkek vücutlu, beyaz ve uzun top sakallı, hala bütün saçlarına sahip bir erkek duruyordu karşisında. Hacı'nın nutku tutuldu. Ne diyeceğini bilemiyordu.
Bu deneyim karşisında Hacı nerdeyde kendinden geçip bayılacaktı. Nasıl oduysa kendini tutmayı başardı. Güçlükle duyulabilir bir sesle konuşmaya başladı..
HACI: Anlıyorum efendimiz diyebildi.
MUHAMMED: İyi duyamadım. Tekrarla bakalım son dediğini Hacı kulum.
Diye üsteledi Muhammed.
HACI: Aman efendimiz. Ben Hacı kulunuz ne halt etti. Bu iş nasıl oldu bilmiyorum. Ben sizinle sadece telepati yapmayı planlamıştım. Sizinle bir odada bire bir konuşmayı hiç düşünmemiştim. Biz nasıl oldu da bir odada bir araya geldik böyle anlayamadım.
MUHAMMED: Hacı kulum. Sana dünyada ateistler herşeyi söylemezler. Yaptığın maskaralıklar sırasında aldığın riskleri sana teker teker açıklamazlar. Bak KAZ sana hiç bu telepati olayının tehlikesinden bahsetti mi? Biz arada bir telepati yapıklarımızla özel olarak konuşmak isteriz. Onları buraya celp ederiz. Sana bugün yaptığımız gibi...
HACI: Aman haşmetmaab. Emrinizdeyim. Kulunuzum. Ne isterseniz yaparım. Ne olur ellerinizi öpeyim. Verin ellerinizi öpeyim.
Muhammed ellerini uzatır. Hacı hemen ellere uzanmak için öne doğru eğilir ve Muhammed'in sağ elini öpüp, alnına götürür.
HACI: Aman Allah'ım, Peygamberim, Muhammed'im. Ne büyük elleriniz varmış öyle.
Hacı Muhammed'in son derece büyük ellerine hayran kalmıştır.
MUHAMMED: Evet, Hacı kulum. Ellerim büyüktür. Biliyorsun, benim şeyim de büyüktür.. Kendini şanslı added. Dua et ki ben oğlancı değilim. Eğer sen şu anda Hristiyan olmak istiyor olsaydın ve ben İsa olmuş olsaydım, halin harapdı.
Bu durumda ne diyeceğini bilemeyen Hacı, artık nerdeyse secdeye varmak üzeredir. Bu durumu hemen değerlendiren Muhammed Hacı'ya sorar.
MUHAMMED: Evet Hacı kulum. Karar verdin mi Müslümanlığa dönmeye?
HACI: Verdim efendimiz.
MUHAMMED; Peki söyle bakalım. Nedir o karar?
HACI: Ben sonunda Müslümanlığa dönmeye karar verdim efendimiz. Lütfen beni de aranıza bir Müslüman olarak alınız. Yalvarıyorum. Ne olur!
MUHAMMED; Olur Hacı kulum. Biz her Müslüman olmak isteyeni kabul ederiz. Önce kelimeyi şaadet getireceksin. Arkasından gusul apdesi alacaksın. Daha sonra sünnet olacaksın. Bunlar ilk koşullar. Diğerleri de var, hacca gitmek gibi ama, onlar sonraki işler. Hadi başlayalım teker teker. Önce kelimeyi şaadet et bakalım.
HACI: Eşhedü enla ilaha illalah. Ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve rasulullah.
MUHAMMED: Oldu, şimdi Allah'ı ve beni tanıdın.
HACI: Allahım çok şükür.
MUHAMMED; Şimdi senin gusul abdesi alman lazım. Cebrail sana şimdi sıcak su getirecek ve sen boy abdesi alacaksın.
HACI: Aman efendimiz. Benin gusul abdesi almama gerek yok. Ben şu anda cunup değilim.
MUHAMMED; O boy abdesti cunupluk için değildir. O dinsizlikten seni temizlemek içindir.
HACI: Peki ne yapalım. Razıyım. İnşallah su sıcak değildir.
Su gelir. Cebrail Hacı'nın üstüne döker. Nerdeyse kaynar bir sudur. Hacı korkunç acılar içinde gusul abdesi alır.
MUHAMMED: Evet, bitmek üzere.. Şimdi sıra sünnete geldi. Bunun için Cebrail efendimizin yardımına ihtiyacım var. O senin kirven olacak.
HACI: Aman Hz. Muhammed (SAV). Biliyorsunuz, ben eski Müslümanlardanım ve sünnetliyim. Benim sünnete ihtiyacım yok.
MUHAMMED; Öyle mi? Burada ona ben karar veririm, sen değil. Hz. Cebrail.. Gel hemen tut şu Hacı'yı bacaklarından ki ben onu sünnet edeyim.
Muhammed bu arada Cebrail'in keskin palasını eline almış ve Hacı'yı sünnete hazırlanmaktadır. Hacı'yı kolları arasına alan Cebrail, onun sünneti için kirvelik yapmaya hazırdır. Hacı tam pozisyona girmiştir ve çığlık çığlığadır. Muhemmede'de dönmüş ve dehşet içinde haykırmaktadır.
HACI: Bu yaptığınız doğru değildir. Ben zaten sünnetliyim. Sünnetli birini tekrar sünnet edemezsiniz. Sizi Allah'a şikayet edeceğim. Allah, Allah, ne olur bana yardım et Allah... Allahım..
Elindeki palayı Hacı'ya doğru indiriken Muhammed şunları söyler:
MUHAMMED: Evet Hacı kulum. İki nedenden dolayı senin bir kere daha sünnet olmanda bir sakınca görmüyorum. İlk nedene göre sen on kere daha sünnet olsan erkekliğinden bir nebze kaybetmezsin. İkinci nedene gelince.. Şunu asla unutma.. Allah sana bu konuda yardımcı olmayacaktır. Çünkü O farzlarla uğraşir, ben sünnetle uğraşirım.
Pala iner Hacı'ya...
Hacı gözlerini açar. Etrafına bakar. Odasında, kendi yatağında yatmaktadır. Dolu mesanesi ile bir kâbus görmüştür. Hemen kalkar ve kendini tuvalete zor atar. Bir yandan işemekte, öte yandan kelimeyi şehadet getirmektedir.
Recent Comments