İslam ve Yahudilik, diğer dinlerden farklı olarak, kendi tarihlerini değiştirerek yazan ve sürekli olarak onlara yenilerini ekleyen iki bağnaz dindir. Teist-ateist her inanır, her meraklı, hatta her araştırıcı İslam ve Yahudiliği onların kendileri hakkında yazdıklarına dayanarak tanıma ve değerlendirme geleneğini sürdürmektedir. Şimdiye kadar İslam, Muhammed ve Kur'an ile ilgilenen araştırıcılar, bu geleneksel yaklaşımdan uzaklaşamamışlar, eleştiri ve yorumlarının temelini İslam'ın kendi hakkında geliştirdiği iddialar üzerine kurmuşlardır.
Bu iddialar ne kadar doğrudur? Delillerle kanıtlanmışlar mıdır? Bilimsel midirler? Yakın zamanlara kadar bilim dünyası onları sorgulamamış ve doğru olup olmadıklarını araştırmaya bile zahmet etmemiştir. İslam'ın kendi hakkında yazdıkları arada bir yenilerin eklenmesi ile zenginleştirilerek günümüze kadar ulaşmıştır.
İslam, insanlık tarihinin en karanlık zamanlarından birinde ve ulaşılması en zor yerlerden biri olan çöl ortamında ortaya çıkarak çevreye yayılan, kabile yaşamını sürdürmekte olan Araplara ait antik değer yargıları, ritüel, gelenek ve göreneklerin hemen hiç değişmeden günümüze kadar ulaşmasından sorumlu, reforma kapalı bir dindir.
Başlangıcı Muhammed ile açıklanır. İslam’a göre Muhammed adında, aslı koyun çobanı olan bir Bedevi, 610 yılında Mekke’de peygamberliğini ilan etmiş ve İslam’ı yaymaya başlamıştır. Ümmi olan, yani okuma ve yazması olmayan bir cahil olduğu söylenen bu müthiş karakter, kısa bir zaman içinde İslam dinini yalnız kabul ettirmekle kalmamış, çevreye geniş ölçüde yaymıştır da. Daha da ötesi peygamberler arasında bile sıradışı niteliklere sahip bu olağanüstü peygamber, komşu ülkeler üzerine akınlar düzenlemiş, diğer ülkelerin liderlerine yazdığı tehdit dolu mektuplarla onları ikna ederek İslam’ı etrafa yaymış ve bir dünya dini yapmıştır. İddiaya göre veda hutbesini 100 bin Müslüman büyük bir huşu içinde izlemiştir. Bütün bunlar 23 yıl gibi kısa bir zaman diliminde gerçekleşmiş, İslam ani ve dehşetli bir çöl fırtınası gibi etrafa hızla yayılmıştır.
Bunlara inanan Ali Baba ve kırk haramilere de inanır, peri masallarına da.
İslam kendi tarihini değiştirerek yazan dinlerden biridir. Diğeri ve daha da eski olanı, Yahudiliktir. Bu dinler yalnız kendi tarihlerini çok sonraları ve geriye dönük olarak yazmakla kalmamışlar, kendi zamanlarında vuku bulan bazı tarihsel olguları, onları kendi yazdıkları tarih ile bağdaşmak üzere, değiştirmişlerdir. Başka bir deyişle İslam ve Yahudilik, kendi gerçek tarihlerini yok etmişlerdir.
Yozlaştırılan ve çok sonraları sorulan sorulara bir yanıt olmak üzere kendisi ile ilgili tarihçesi değiştirilen, sürekli olarak ortaya atılan öykü ve masallarla günümüze gelene kadar giderek abartılıp zenginleştirilen bir tarihe sahip olan İslam, nasıl ve kime ve neye hizmet etmek üzere ortaya çıkmıştır? Neden vardır?
Son gelişmelerin ışığında bu ve benzeri soruları sormanın, onlara bilimsel yanıtlar aramanın, İslam’ın kendi yazdığı ve bütün dünyaya kabul ve dikte ettirdiği tarihi sorgulamanın ve o tarihin şimdiye kadar ilginç bir başarı ile insanlıktan gizlediği bazı gerçekleri yeryüzüne çikarmanın zamanı gelmiştir.
İslam ile ilgili hemen her iddia efsanedir. Hiç kuşkusuz sosyo-ekonomik bir sistem ve yaşam tarzı olan İslam, insanlığı yarattığı bu efsane ile büyülemiştir. Günümüzde pratik edilen dinlerin hiç birisi, Yahudilik dışında, İslam kadar ayrıntılı ve planlı efsaneler üzerine inşa edilmemiştir. İslam esfanesi o kadar ayrıntılıdır ki, günümüzde onun boyutlarını saptamak, hatta imgelemek bile, olanaksızdır. Kendi tarihini yazan İslam, insanlığa o tarihi o kadar kesin bir üslupla kabul ettirmiştir ki, artık tamamını düzeltmek mümkün bile olmayabilir.
Bilimin yapması gereken, en azından bundan sonraki insanlık tarihini İslam'ın elinden kurtarmak için özel bir çaba göstermek olmalıdır. Batı biliminin İslam hakkında, İslam'ın ileri sürdüğü bütün tarihsel olguları yeniden değerlendirmesi gerekmektedir. Bu aynı zamanda ateistlerin de omuzlarına düşen bir görevdir. İslam'la ilgili her iddianın sorgulanması gerekmektedir.
İslam'ın büyüsü kanımıza geçmiş, ateist, teist hepimizin aklını uyuşturmuştur. Büyük bir gerçek olan İslam'ın efsaneler üzerine inşa edilmiş olması ve onların günümüzde de devam etmesi, kendini akıllı sanan insanlık için ilginç bir ironidir.
Bu blogda İslam'ı her şeyi ile olduğu gibi masaya yatıracak, şaşırtıcı ve hatta şoke edici bazı gerçeklere de yer vererek, İslam'ın iç yüzünü ifşa edeceğiz. İslam'ın bilinen ve yeterince bilinmeyen bazı ilkelerini sorgulayacak ve onlara alternatif açıklamalar getireceğiz.
İslam’ın içinden çıktığı Arap toplumunun gerçek tarihini doğru olarak bilmek mümkün olmayabilir. Herşeyden önce bu toplumda kendi tarihini yazmak geleneği yoktur. Ayrıca okuma yazma bilenlerin sayısı çok azdır. Bu nedenlerden dolayı İslam’la ilgili gerçeklerin kaba ayrıntılarına bile ulaşmak zordur. İslam tarihini, komşu ülkelerin tarihini İslam’ın onlar üzerinde yaptığı etkileri araştırarak incelemek İslam tarihi konusunda daha doğru bilgi verebilir. Ama bu manüplasyon sonunda kazanılacak bilgi de oldukça sınırlı olacaktır.
Gerçek İslam tarihinin bilinmesinin önündeki en büyük engel İslam’a atfedilen tarihdir. Bu tarihi İslam'ın kendisi yazmıştır. Bu çok büyük engelin üstesinden gelmenin ne kadar zor olduğunu bilmemize rağmen, bu konuda birşeyler yapmaya çalışmak, hiç bir şey yapmayıp, bize dayatılan İslam tarihini kabul etmeye yeğlenmelidir.
Biz de öyle yapacak ve İslam tarihini İslam’ın bize dikte ettirdiği binbir gece masallarından daha değerli olmayan bilgilere dayanarak değil, mümkün olduğu kadar nesnel ve bilimsel kaynakları inceleyerek yeniden yazmaya çalışanların izinden gideceğiz.