İslam ne zaman ortaya çıkmıştır?
İslam’ın başlangıç tarihi kesin olarak belli değildir. Bunun temel nedeni olarak İslam’ın kesin bir başlangıcının olmamasını gösterebiliriz. Her ne kadar İslam kaynakları bu tarihi Muhammed’in peygamberliğini ilan ettiği 610 yılı olarak kabul ederlerse de, öyle bir tarihsel başlangıcın söz konusu olmadığını kesin olarak biliyoruz.
İslam kesin bir başlangıç tarihine sahip olmamasına rağmen, var olduğuna göre, bir zaman önce başlamış olmalıdır. O başlangıçla ilgili tarihsel gelişmelerin doğası yeterince bilinmemektedir. Onlarla ilgili tarihsel kayıtlar yoktur. Aslında o tarihle ilgili kayıtların ve delillerin yokluğunu biz, İslam'ın kesin bir başlangıcının olmadığının delili olarak yorumlayabiliriz. Başlangıcından bir imparatorluk dini oluncaya kadar geçen süre uzun yıllar, hatta yüzyıllar almış olabilir. Hiç kuşkusuz İslam nisbeten yavaş ama sürekli olarak vuku bulan bir dizi oldukça ilginç ve gizemli sosyal süreçler sonucu ortaya çikan bir dindir.
İslam nasıl bir ortamda ortaya çıkmıştır?
İslam'ın ortaya çıktığı tahmin edilen zaman diliminde yörede varlıklarını sürdüren toplumlar ve onlara hükmeden güçler hakkında bilinenlerin kısa bir özetini yapalım.
6 ve 7nci yüzyıllarda İslam’ın içinden çıktığı ortamı incelersek, orada iki büyük gücün var olduğunu görürüz. Onlar Roma ve Pers imparatorluklarıdır. Ayrıca ortamda küçük devletler şeklinde örgütlenen toplumlar da mevcuttur. Doğu Roma imparatorluğunu temsil eden Bizans o devirlerde Anadolu ile Yakındoğu, Mısır ve Afrika’nın kuzey kısımlarına hakimdir. Pers’lerin sınırları ise İran ve Hazer Denizi’nin doğusuna kadar uzanmaktadır.
Ortamda egemen din Hristiyanlıktır. Hristiyanlık üçüncü yüzyılda imparator Constantin zamanında bir kült olmaktan çıkmış ve resmen bir Roma dini olmuştur. 6’ncı yüzyılda artık iyice yerleşmiş, palazlanmış ve Hristiyan misyonerler tarafından Çin’e kadar yayılmıştır. Ancak Hristiyanlık her yerde ve her toplumda aynı din değildir. Daha da önemlisi bu farklılığın ayrıntılarda değil, temelde olmasıdır.
Bu farklı temel üçlü birlik, yani teslisdir. Hristiyanlık o devirde teslis kavramını kabul edenler ve etmeyenlerden oluşmuştur. Roma kilisesi tarafından kabul edilen teslis, Mısır ve Kuzey Afrika Hristiyanları tarafından ılımlı karşılanmamaktadır. Daha da ötesi Orta Doğu’daki Hristiyan kiliselerinin çoğu üçlü birlik kavramı ile birlikte, Hrsitiyanlığın resim ve heykellerle simgelenmesine de şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Hristiyanlığın bu yorumu ile İslam arasında bir ilişki olabileceğine dikkatleri çekmek istiyorum. Aynı zaman diliminde İran’da Zerdüşlük hakimdir. Daha doğuda ise Budizm ve onun bir türevi olan Hinduizm egemen dinlerdir.
Yörede hükmeden ve söz sahibi olan devletler hangileridir?
Bizans imparatoru Heraklios’un (610-641) zamanında Pers’ler sindirilmişler ve kendi kabuklarına çekilmeye zorlanmışlardır. Bizans için artık önemli bir sorun değildir, Pers’ler. Bu zaman diliminde Orta Doğu için Bizansın eyaleti olmuştur diyebiliriz.
Her ne kadar bu eyalet haritada çok geniş görünse de, Bizans'ın askeri ve mali gücü, geniş bozkır ve çöllerde yaşayan kabileleri denetlemeden, onlardan vergi toplamaktan ve onlarla kültürel ilişkiler kurmaktan çok uzaktır. Bu arada Heraklios Doğu ve Batı Hristiyan kilislerini birleştirmeye çalışmış ama, bunda başarılı olamamıştır. Daha sonra Bizans yörede büyük bir devlet gücü olmaktan çıkmış ve fiili olarak Orta Doğu’dan çekilmistir. Bizans’dan boşalan gücün yerini küçük devletler doldurmuşlardır. Muaviye’ye kadar onların kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Muaviye’den sonra onları nisbeten daha net olarak tanımak ve tarihsel gelişmelerini izlemek mümkün olmuştur.
Tahmin edildiği kadarıyla 750 yılına kadar yörede, ilkeleri ve ritüelleri saptanarak, geliştirilmiş bir İslam dini mevcut değildir. Ama bu İslam’a benzer bir dinin olmadığı ve İslam’ın sonradan aniden ortaya çıktığı anlamına gelmemelidir. Proto-İslam dinin, yani İslam dini öncüsü bir dinin ortaya çıkıp, ortamda yayılmaya başladığı bir zamandır bu zaman. Muhtemelen Kur’an’ın öncüsü olan Ur Kur’an da bu zaman diliminde ortaya çıkmıştır. Ama ortada henüz ne gerçek İslam vardır, ne de şimdiki Kur’an. İkisinin de ilkel şekli birbirlerinden bağımsız olgular olarak gelişmekte ve varlıklarını sürdürmektedirler. Henüz onlar bir araya getirilmemişlerdir.