İlhan Arsel ve Turan Dursun'un Kur'an yorumlarını bilirsiniz...
Mevcut Kur'an yorumlarına ilginç, özgün, farklı ve çok daha gerçekçi bir alternatif oluştururlar.
Ama o yorumlarda ve diğerlerinde değinilen gerçekler, Kur'an'ın yazılış ve kodlanış nedenlerindeki gerçeklerle ne kadar örtüşmektedirler?
Kur'an Muhammed'in yazdığı bir kitap ise amacı nedir?
Neden bu kadar entrikalı ve gizemli bir içeriği vardır?
Muhammed Turan Dursun ve İlhan Arsel'in ileri sürdükleri gibi, Kur'anı gerçekten kendi günlük politikasını icra etmesini kolaylaştırsın diye mi yazmıştır?
Yoksa Kur'an'ın çok daha ciddi ve önemli başka yazılış nedenleri mi vardır?
Kur'an'ın içeriğini yakından inceleyerek bu ciddi ve önemli yazılış nedenini bulabilir miyiz?
Bu önemli konu üzerinde önemle durmamızın gerektiğini düşünüyorum. Bu başlık altında Kur'an'ın yazılış nedenini farklı bir bakış açısından değerlendireceğiz.
Kur'an'ı bir roman okur gibi baştan sona okursanız, bazı ilginç gözlemler yapmaktan kendinizi alıkoyamazsınız. Herşeyden önce Kur'an'ın bir roman, ya da konulu bir kitap gibi olmadığını görürsünüz. Amacını, ana temasını önce anlayamazsınız.. Öyle bir tema veya amacın olmadığı izlenimi alırsınız. Ama tümünü okuyunca aklınızde bir tema oluşur. Ben işte burada o temadan bahsetmek istiyorum. O tema Kur'an'ın yazılış nedenidir. Kur'an kötü yazılmış, karman çorman bir kitaptır diyerek okumamazlık edenler ilginç bir gözlemi kaçırıyorlar demektir. Şu anda Kur'an elimde dolaşıyorum.. Birçok kereler sağını solunu okudum. Ve bir keresinde baştan sona üstün körü okudum. Şimdi yine baştan sona dikkatle okuyorum. İnanın Kur'an çok dikkatli okumaya değer bir kitaptır. Çünkü başka türlü ana temasını ve amacını anlamanız çok zordur.
Ayetler arasında, birbirlerine çok yakın olanlar dışında belli bir ilişki ve süreklilik yoktur. Sureler arasında da bir ahengin olduğu söylenemez. Ama bütününü okuyunca aklınızda bir tema oluşmaktadır. Bu tema size Kur'an'ın yazılış nedeni hakkında bir ipucu verebilir. Bu amacı ben çağdaş görüşlerle birleştirince İlhan Arsel ve Turan Dursun'dan oldukça farklı bir sonuca varıyorum. Evet. Onlar gibi Kur'an'ın yazılış nedeni olarak günlük politikanın önemini görebiliyorum. Ama Muhammed'i aradan çıkarınca, çok daha ilginç ve geniş bir manzara ile karşılaşıyorum. O manzara beni peşinde sürüklüyor. O manzarayı son derece ilginç buluyorum..
Bu başlık altında o manzaradan bahsetmek istyorum.
Kur'an'ı baştan sonra doğru okuyunca ortaya çıkan ana tema onun bir grup insanı manüple etmek amacı güttüğünü düşündürmektedir. Amaç insanları bir dava etrafında toplamaktır. Bu insanların etnisiteleri, ırkları ve dinleri farklıdır. Bazıları Hristiyan ve Yahudidir. Birçoğu da Müşrik Arap'lardır. Ama dikkat edilirse Kur'an üçüne de hitabetmek üzere yazılmıştır.
İlhan Arsel ve Turan Dursun Kur'an'ın Tevrat'tan ve İncil'den alınan ve adapte edilen ayetlerden oluştuğuna değinirler. Örneğin İlhan Arsel Muhammed'in hicretten sonra Medine'de Yahudileri İslam'a çekmek için uğraştığından bahseder. Her ne kadar öyle ayetler varsa da onlar önemli ölçüde değiştirilmişlerdir. Eğer Hicret vuku bulmamış ve Kur'an'ı Muhammed yazmamışsa, bu iddia bir efsanedir. İslam tarafından sonradan ortaya atılmıştır. Hicret diye bir kavram vardır ama, o kavram Müslüman'ların Mekke'den Medine'ye göçleri değildir. İki hicret vardır. Biri Arap'ların Suriye tarafına geçici olarak göçüşüdür. Diğeri ise Habeşistan'a olan göçtür. İslam yörede vuku bulan olayları kendine göre yorumlayarak bir tarih yazmıştır. Bu tarih tamamiyle fiktiftir. Bazı olaylara dayanır ama onların hepsi efsaneleştirilmişlerdir. Kur'an, kitabı verilenler olarak nitelendirilen insanlarla, Müşrik olarak bilinen Arap'ları bir arada tutmak amacı ile yaratılmış bir kitaptır.
Ayetleri çalma olarak nitelendirmek doğru değildir. Çünkü onlar kaynakları ne olurlarsa olsunlar, yüzlerce yıl halk arasında dolaşarak onun kültürünün bir parçası olmuş söylentiler, menkibeler, inançlar ve açıklamalardır.
Yörede bir otorite oluşmuş ve zamanla bu otorite bir imparatorluk niteliği kazanmaya başlamıştır. İmparatorlukların en büyük özelliği farklı dil, din ve kültüre sahip insanları bir araya getirmektir. Kur'an bunu başarmak üzere bir araya getirilen surelerden oluşmuştur. Sureler ayetlere bölünmüşlerdir ama, bu son derece yüzeyel bir sınıflandırmadır. Aynı ayetler veya benzerleri farklı surelerde yer almışlardır. Ayetlerin sureler içinde bir sırası yoktur. Ve surelerin tek başlarına bir ana teması ve özü de yoktur. Sureler adlarını, surelerde biraz sık geçen veya önemli kelimelerden almışlardır. Ayetlerin sureler içinde bir sırası olmadığı gibi, surelerin de Kur'an içinde mantıklı bir sırası yoktur. Uzunlar önce, kısalar sonra gelir iddiası yanlıştır.
İslam'ın başlangıcı yüzlerce yıl önceye gider ve bu başlangıçla Kur'an arasında fiziksel bağlar kurmak mümkün değildir. Her ikisinin de başlangıcı büyük bir olaslılıkla birbirlerinden bağımsızdır. Sonunda ikisi bir imparatorluk tarafından bir araya getirilmişlerdir.
Yani İslam dini, yörede yaygın olan inançlarla, söylentilerin yine yörede yaşayan ve çeşitli dil, din ve kültüre sahip toplumların bir araya getirilip yönetilmesini sağlamak için Emeviler tarafından oluşturulmuştur.
Bu yeni ve özgün dinin inanılırlık ve saygınlık kazanması için bir peygambere gereksinimi vardır.
İmparatorluğun önemli ve akıllı bazı karakterleri, İslam ile Kur'an'ı bir araya getirmişler ve ona bir de peygamber bulmuşlardır. Daha sonra yapılanlar, bütün bunları gerçek gibi göstermeye çalışmaktan başla birşey değildir. Yani onların efsane olduklarını insanlıktan saklamaktır. Bu da Arap'lar için hiç de zor olmamıştır. Arap'lar efsane yaratmakta ve yarattıklarına inanmakta oldukça başarılı bir toplumdur.
Özetle diyebiliriz ki Kur'an Emevi imparatorluğunun ortaya çıkması ve yayılması için gerekli bir anayasadır. İslam o anayasanın uygulandığı rejimdir. Ve bu ilkel yaşam tarzı günümüze kadar ulaşabilmiştir. Daha da ötesi kimbilir daha kaç yüzyıl varlığını sürdürmeye devam edecektir.
MUHAMMED YAŞAMADI VE KUR'AN'I YAZMADI İSE, O'NU YÜCELTEN VE O'NA AYRICALIK TANIYAN AYETLERE NEDEN GEREK GÖRÜLMÜŞTÜR?
Bu yasal bir soru. Muhammed madem yaşamamıştır, neden Kur'an O'nu Allah'ın bir alt kademesine kadar yüceltir ve neden ona çok sayıda kadınla evlenme ve karılarının sırasını izlememe gibi, bir takım ayrıcalıklar tanır?
Kur'an'ın yazılış nedenini olarak bir imparatorluğun günlük politikasını icra etmek olduğunu dikkate alırsak, sujelerini yöneten her imparatorluğun baş vurduğu yöntemlere baş vurulduğunu görürüz. Halk bir dava etrafından toplanmaya zorlanmıştır. Sindirilmiştir. Yönlendirilmiştir. Beyni yıkanmıştır. İstemediklerini yapmaya başka türlü zorlanamayacaklardır. Örneğin sujelerin savaşmaları için özel ayetler yazılmıştır. Çünkü insanlar savaşmak, ölmek ve öldürülmek istememektedirler.
Soyut Allah kavramını ve İslam dinini-ki önceleri bir kült idi- yaymak için bir kahramana gereksinim vardır. Her dinde böyle bir kahraman vardır. Olmak zorundadır. Peygambersiz, yani Tanrı'nın emirlerini insanlığa duyurmada görev alan bir merci olmadan, Tanrı'nın emirlerini halka duyurmak mümkün değildir. İslam imparatorluğu bu nedenden kendine bir kahraman yaratımış ve ona bazı ayrıcalıklar ve üstünlükler tanımıştır. Onun gerçekten yaşayıp yaşamadığı önemli değildir. Halkın onun yaşadığına inanması yeterlidir. İslam imparatorluğu İslam'ı kesin olarak tanımladıktan ve uygulamaya başaldıktan sonra Muhammed ismini amentusuna alarak, amacına ulaşmıştır.
Muhammed kelime-i şehadette İslam imparatorluğunun gücünü simgeleyen mitolojik bir figürdür. Yaşamamış olan Musa ve İsa, nasıl srasıyla Yahudilik ve Hristiyanlığın birer simgesi iseler, Muhammed de İslam'ın simgesi olmuştur. Muhammed için sembolik bir puttur bile diyebilirsiniz. Kendisi var olmayan ama, bir gücü simgeleyen bir puttur Muhammed.
Muhammed'in bir put olduğunu bugün daha iyi anlayabiliyoruz. Mezarı vardır. Doğduğu ev vardır. Kendisinden kaldığı ileri sürülen mektuplar vardır. Hırkası ve sakalı vardır. İlerde belki Muhammed'a ait başka artefaktlar da bulunacaklardır. Bütün bular uydurmadır elbette. Yalandır. Sahtekarlıktır. Ama hepsi birer semboldür. Dinler sembolsüz yaşayamazlar. Dinlerin mutlaka somut bazı değerler tarafından simgelenmeleri gerekir. Soyut kavramları halk yeterince hazmedemez. Kabul edemez.. Onlara somut ve fiziksel bazı değerler göstermek zorundasınızdır. Bu nedenden Kâbe vardır. Hacer-i Esvad taşı vardır. Mescid-i haram vardır. Kur'an vardır. Kur'an'ın kendisi de bir puttur. Müslüman'lar tarafından bir put muamelesi görür. Saygı ile tutulur. Hep yükseklerde saklanır. Yerde saklanmaz. Abdestsiz tutulmaz ve okunmaz.
İslam imparatorluğu Muhammed'i de putlaştırmış, yani somutlaştırmış ve halkın İslam'ı daha kolay anlamasını ve kabul etmesini sağlamıştır. Putlaştırılan Muhammed bu arada bazı ayrıcalıklar kazanmıştır..
Comments