İslam'ı eleştiririz. İslam kötü ellerdedir deriz. Müslümanlar cahildir, deriz. Hocalar ve imamlar biraz daha entelektüel, bilimsel ve birikimli olsalardı, dünyada denge İslam ülkeleri lehine değişirdi, der dururuz. Batıyı örnek gösteririz.
Bu şekilde düşünmede haklı mıyız?
Neden böyle düşünürüz?
İslam'ı hangi dinle karşilaştırarak böyle bir sonuca varırız?
Batı uygarlığını Hristiyanlığa atfeder ve İslam'ı Hristiyanlıkla karşilaştırırız. Bu yaklaşimın yanlış olabileceğini düşünmeyiz. İleri Batı uygarlığında Hristiyanlığın olumlu bir rolü olması gerektiğini düşünürüz. Ama bu düşüncenin yanlış olabileceğini dikkate almayız. Her Hristiyan ülke uygarlık, bilim ve teknolojide ileri değildir. Hatta çogu değildir. Birkaç batı ülkesinin ileri olmasından Hristiyanlık sorumlu olamaz.Onların başarılı olmasının başka nedenleri olmalıdır.
Birkaç Batı ülkesinin ulaştığı bilimsel düzeye İslam ülkelerinin ulaşamamasının ve bir zamanlar ulaştıkları düzeyi koruyamamalarının nedenleri ne olabilir? İslam'ın en zayıf tarafı neresidir? Nedir?
İslam'ın zayıf tarafı ile, Batı'nın güçlü tarafı olan bilimsellik arasında ilginç ve çeliskili bir paralellik vardır.
Batı'nın güçlü tarafının bilimsellik olmasına karşin, bilimsellik İslam'ın zayıf tarafıdır.
Müslüman ülkeler Batı'ın bilimsellik anlayışını ve uyguladıkları bilimsellikleri kabul etmedikleri, onlar Kur'an ve hadislerle bağdaşmadıkları için, adapte edememişlerdir.
Müslümanlar bilimi kendi dinleri olan İslam'da ve İslamsal yaşamda aramışlar ve ona ilim demişlerdir. Batı'nın Kur'an'sız bilimini reddeden Müslümanlar, Batı uygarlığını ilimle yakalamaya çalismislardir. Tabii bu çabalari verimli olmamış ve İslam ülkeleri geri kalmaya devam etmişlerdir.
Cehaletle mücadele ettiklerini sanan Müslümanlar, bilimi yanlış bir kaynaktan derlemeye çalismaktadirlar.
Müslümanların bilimsellik çabalari boştur. Nafiledir. Zaman ve özkaynaklarin kaybıdır.
Cehalet tek başina İslam'ın en zayıf tarafı değildir. Müslümanların zayıf tarafı bilimi İslam'la özdes tutmalarıdır.
İleri Batı ülkeleri dinsel cehaleti bilimsel cehaletten soyutlayabilmişlerdir. Geri Hristiyan ülkelerinde ise cehalet hala egemendir. Onların çogu doğunun Müslüman ülkelerinden farklı değillerdir. Onlar bilimsel olarak da geridirler. Hristiyanlık onların ilerlemesine bir katkıda bulunmamaktadır. Onların bazıları bilimi dinden henüz tam olarak soyutlayamamışlardır.
Hristiyanlık bağnaz Hristiyan ülkelerinde halkı bir arada tutan bir güçtür. Geri Hristiyan ülkelerinin çogunda Hristiyanlığın Katoliklik mezhebi egemendir. Bu din Hristiyan ülkelerinin parçalanıp yok olmasını önleyen bir kuvvettir. Katoliklik Hristiyanlığın en bağnaz ve tutucu mezhebi olup, o da İslam gibi, ilginç bir bilimsellik iddiası peşindedir. Papalık tarafından simgelenen bu mezhep, evrimi, Big Bang'i ve diğer bazı bilimsel gözlemleri onaylayarak, bilimsel olduğu izlenimi uyandırmaktadır ama asıl gücünü tutuculuk, cehalet ve yobazlıktan almaktadır.
Bu geçekler karşisında cehalet için İslam'ın en zayıf tarafıdır diyebilir miyiz? Dememeliyiz. Çünkü cehalet İslam'ın en zayıf değil, en kuvvetli tarafıdır. Bu ilginç cehalet, hemen hepsi cahiln olan bir buçuk milyar insanı bir arada tutacak bir güce sahiptir. Cehalet büyük bir kuvvettir. Bütün bağnazlığı, ilkelliği ve barbarlığı ile İslam cahil insanlara hitabetmekte, onları bir arada tutmakta ve onların yaşamına hükmetmektedir.
Batı uygarlığı ile Hristiyanlığın doğrudan bir ilişkisi yoktur. Çünkü devlet ve kilise birbirlerinden iki yüzyıl önce ayrılmışlardır. Batı Avrupa ve ABD Hristiyanlıktan dolayı ileri değillerdir. Başka bir deyişle Hristiyanlık onların ileri ülkeler olmasından sorumlu değildir. Batı'da Hristiyanlık ve bilim birbirlerinden ayrıldıkları ve birbirleri ile rekabete girdikleri için böyle bir uygarlık ve teknolojik ilerleme gerçekleşebilmiştir.Yoksa Hristiyanlık cehaletle beslenen, İslam kadar bağnaz, gerici ve tutucu bir dindir.
İslam gücünü cehaletten almaktadır. Cehalet bütün dinlerin ortak paydasıdır. Batı uygarlığından Hristiyanlık sorumlu değildir. Dinin bilimle rekabet edememesi Batıda ilginç bir uygarlığın ortaya çikmasina neden olmuştur.
Bir ara üç İslam imparatorluğunun yan yana var olmasına rağmen, Müslüman ülkeler aralarında ve içlerinde birbirleri ile rekabet ederek gelişecek sosyo-ekonomik kurumlar oluşturamamışlardır. Bu imparatorluklarda bireylere değil, cemaatlere önem verilmiştir. Santral yönetim ülkenin bütün zenginliklerinin, hatta Müslüman halkın sahibidir ve yalnız Allah'a karşi sorumludur. Rekabetin ve karşilıklı saygının olmadığı böyle bir ortamda ilerlemek mümkün değildir. İslam ülkelerinde bilim İslam'ın izin verdiği kadar ilerleyebilmiştir. İslam'ın bilime ne kadar izin verdiği de hepimizin malumudur. Aslında İslam ülkelerinde bütün eğitim kurumları ve üniversiteler İslam'ın devam olarak kabul edilirler.
İslam'ın kamçısı cehalettir. İslam gücünü cehaletten alan bir din ve yaşam tarzıdır.
Ve bu cesaret çok derin ve amansızdır.
Cehalet açıkça İslam'ın zayıf tarafı olmayıp, onun en kuvvetli tarafıdır. Hatta yegane kuvvetli tarafıdır diyebiliriz.
Bu durumda İslam'ın en zayıf tarafı neresidir?
Neresi olacak? Bilimsellik iddiasıdır.
Bilimselliğini derin bir cehalet üzerine kuran bir dindir İslam.
Eşi, benzeri yoktur.
Comments