Günümüzde mevcut kitlelere hitabeden ve evrensel oldukları iddia edilen dinlerden hiç birinin meşru varlık nedeni yoktur. Dinler yasal olmamaları gereken ve insan maneviyatını sömüren eski ve çoktan yozlaşmış gelenekleri bünyelerinde canlı tutarak insanlığın ilerlemesini önleyen paraziti kurumlardır. Bütün zararlarına, kötülüklerine, hatta tehlikelerine rağmen, dinlerden kısa zamanda kurtulmak mümkün değildir. Çünkü dinler zamanla alışkanlık haline gelmiş ve tutkulaşmış inançlardır. Kısa bir süre içinde insanlığı onlardan arındırmak imkansızdır. Dinlerden ancak zamanla onların dozunu azaltarak kurtulmak mümkündür. Bu yaklaşım morfin alışkanlığından kurtulmak gibi birşeydir. Hiç bir dinde ilkeler çağdaş uygarlıkların temelini oluşturan ilkelerden daha üstün değildir. Hiç bir dinde ahlak çağdaş ahlak anlayışından üstün değildir. Dinlerin savunduğu ahlaksal değerler ya yetersizdirler, ya da onlar bizzat ahlaksızlığın ta kendisidirler. Dinler oldukları spekülasyonu yapılan görevlerini çoktan tamamlamış eski, yavan, çürük, değersiz, gereksiz, zararlı, hatta tehlikeli sosyal kurumlardır. Buna rağmen çağdaş toplumlar onlardan kurtulmak gibi bir çaba içinde değillerdir. Hiç kuşkusuz bu üstün olduğuna inanılan insan aklı ile bağdaşmayan bir kusurdur. Belki de insan sanıldığı kadar akıllı bir hayvan türü değildir. Dinlerden kurtulmanın en emin yolu onları özgür kılan mutlak bir laik rejim oluşturmaktır. Halka teslim edilecek dinler zamanla yıpranacaklar ve eninde sonunda etkilerini kaybederek yok olmaya başlayacaklardır. İnsanlık önem verdiği bazı değerleri dinlerde bulamayınca onlardan uzaklaşacaklardır. Hristiyanlığın giderek zayıflamasının nedenlerinden biri de budur. ABD ve AB böyle ülkeler olup, ateizm oralarda hızla yayılmaktadır. Çağdaş uygarlığı simgeleyen Batı Avrupalılar artık aradıkları maneviyatı ve birçok çağdaş insansal değerleri Hristiyanlıkta bulamamaktadır. Bazı Avrupalıların İslam’ı denemelerinin nedenlerinden biri de budur. İslam’ın da insanlığın maddi ve manevi sorunları için gerekli çözümler getiremeyeceği açıktır. Müslüman ülkelerin petrol zengini olmalarına rağmen, disfonksiyonel ve çağ dışı sosyo-ekonomik durumu bu görüşü fazlasıyla desteklemektedir. Çağdaş ve ileri toplumlar aktif olarak katılmasalar bile, halka maledilen dinlerin yok olma sürecini önlemek mümkün değildir. Çünkü dinler kendi varlıklarını meşru kılacak değerlerden yoksundurlar. İslam çok önceleri parçalanmaya başlamış ilkel bir dindir. İslam yoktur. İslamlar vardır. Hemen her Müslüman ülkenin İslam’ı az çok farklıdır. Farklardan bazıları siyah-beyaz kadar kesin ve belirlidir. Ama Müslümanlar İslam’ın parçalanmaya başladığı gerçeğini kabul etmemekte ve tek bir İslam olduğunda israr etmektedirler. Onlara göre bazı uygulamalar gerçek İslam’ı yansıtmamaktadırlar. Bu savunmayı kabul etmek mümkün değildir. Çünkü İslam çoktan parçalanmıştır. Şiilik ve sünnilik arasındaki düşmanlığı gözmezden gelmek imkansızdır. Arapların gözünde Türkler Müslüman olmayıp, gavurdurlar. Dinler ayrıca kendi var oluş nedenlerini açıklamakta da güçlük çeken sosyal kurumlardır. Var oluş nedenleri olmuş olsa bile, geçmişin karanlık sayfalarında kaybolup gitmişlerdir. İnsanlar maneviyatı diğer sosyal etkinliklerde aramalıdırlar. Okuyup öğrenmeli, müzik, resim, güzel sanatlar ve bilimle iştigal ederek yaşamlarını zenginleştirmelidirler.
|
Comments