KUR'AN'IN TARİHDEKİ YERİ
Ve Kur'an'la ilgili diğer gizemli konular.......
İslam ve Kur'an ile ilgili konuların hemen hepsinde, Batı bilim insanları Batı bilimi ile bağdaşmayan bir cehalet sergilerler. Bu cehaletin en büyük nedeni olarak İslam ve Kur'an hakkındaki bilgiler için Batı'nın yalnız İslam kaynakları ile yetinmesi ve 19'uncu yüzyılın başlarına kadar İslam'la bilimsel olarak ilgilenmemesi gösterilebilir. Yüzlerce yıllık süre içinde ihmal edildikleri için, yalnız İslam kaynaklarına dayanılarak ögrenilen bilgileri değiştirmek ve düzeltmek mümkün olmamış ve onlar yerleşmişler, kesinleşmişler, sorgulanmadan kabul görmüşler hatta tabulaştırılmışlardır.
Bu ilginç ihmalin sonucu olarak:
Artık onlara kimse dokunamaz.
Onları kimse değiştirip düzeltemez.
Onlar hakkında kimse gerçekten bilimsel ve nesnel araştırmalar yapamaz.
Yoksa onları da sorgulamak ve Kur'an'ın kökenini deşmek, İslam efsanesine bir son vermek mümkün müdür?
Batı bilim insanları ve teologlar yüzlerce yıl sonra ilk defa son yıllarda, şimdiye kadar ciddiye alarak ilgilenmedikleri İslam ve Kur'an ile ilgili konuları bilimsel olarak incelemeye karar vermişler ve bu incelemeler meyvelarını vermeye başlamıştır.
Onların ilki ve bilimsel olarak yazılan kitabı olan The Qur'an in its historical context 2008 yılında, Gabrial Said Reynolds'un editörlüğünü yaptığı bir yapıt olarak yayımlanmıştır.
Bu başlık altında bu kitaptan özetleyerek Türkçeye çevirecegimiz exerpt'ler bulacaksınız.
Kur'an ciddi olarak ilk defa Batılı araştırıcılar tarafından 1970'li yıllarda sorgulanmaya başlanmıştır. Kur'an hakkında o zamana kadar kabul edilen geleneksel görüşlere, Günter Lüling, John Wansbrough, Michael Cook ve Particia Crone tarafından meydan okunmuştur.
Ama bu araştırıcılar aralarında bir konsensusa varamamışlardır. Tabii onların geleneksel kabullere karşi başlattığı bu akım hem Batı'da, hem de İslam dünyasında, dirençle karşılanmıştır. Ayrıca aralarında bir konsensus da olmadığından, ortaya atılan çesitli kuramlar ve açıklamalar tatmin edici olmamışlardır.
Buna rağmen farklı da olsalar, Kur'an ve İslam'ı temellerinden sarsan bu yeni görüşler ilgi çekmişler ve diğer araştırıcıların da konu ile ilgilenmelerine neden olmuşlardır.
Bu ilk meydan okumalar, kısa bir zaman sonra, İslamsal dogmalar ve Kur'an hakkında mevcut olan geleneksel görüşlerden radikal olarak farklı bir takım görüşlerin ortaya çıkmasını sağlamışlardır. Başka bir ifade ile bu araştırmalar sırasında İslam ve Kur'an ile ilgili çagdaş anlayışların mayası atılmıştır.
Önceleri bu gelişmeler yalnız birkaç Batılı araştırıcının domaini ile sınırlanmış, geniş halk kitleleri bu gelişmelerden haberdar olmamıştır.
Her ne kadar ilk defa 2000 yılında Christoph Luxenberg'in yazığı bir kitap olan Die Syro-Aramaische Lesart des Koran oldukça yaygın bir kitleye ulaşmışsa da, bu kitap daha önce yazılanlardan daha ileri ve devrimsel diyebileceğimiz görüşlere yer vermemiştir.
Kur'an'ın tarihdeki yerini araştırırken aşağıdaki beş sorunun yanıtını vermeye çalışacağız.
1. Bugün mevcut Kur'an'ı, geçmişte yazılmış ve henüz kutsallaştırılmamış orijinal verziyonuna kadar izleyebilir miyiz?
Bu henüz kutsallaştırılmamış Kur'an için Günter Lüling Ur-Qur'an terimini kullanıyor.
Batılı Kur'an bilginleri şimdiki Kur'an'ın bir öncüsü olan ve çok önceleri yazılmış bir metnin var olduğuna inanmaktadırlar. Bu araştırıcılara göre bugün mevcut Kur'an, (eğer yaşamışsa) Muhemmed zamanından kalmadır. Bu konuda, konunun bazı hususları hakkında farklı düşünen Luxenburg dahil, hemen bütün batılı Kur'an bilginleri hemfikirdir.
Ancak bu inanışı paylaşmayan'lar da vardır. Onların başında gelen Wansbrough, bugünkü Kur'an'ın daha önce mevcut bir antik metne kadar uzanmadığı ve iki yüzyıl gibi uzun bir süre içinde, Arap toplumunda mevcut çesitli yazılı materyellerin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu tezini savunmaktadır. Başka bir deyişle Arap toplumunun kollektif bilincinin bir meyvesıdır, Kur'an.......
Warnsbrough, Muhammed zamanında hiç bir yazılı metnin olmadığına inanmaktadır. Muhammed'in yaşayıp yaşamadığının önemi yoktur. Yaşamış olsa bile, Kur'an'la Muhammed'in bir ilişkisi olamaz. Çünkü Kur'an, hem Muhammed'in ölümünden sonra kutsal bir kitap olarak derlenmiştir, hem de zaten Arabistan'da değil, Mezopotamyada bir yerlerde bir araya getirilmiştir.
Görüldüğü üzere bunlar İslam kaynaklarının ögretileri ile bağdaşmayan, konunun muğlaklaşmasına neden olmakla beraber daha bilimsel ve olası görüşlerdir. Çünkü İslam kaynaklarına göre bilgi eksikliği olması gerekirken, bilgi çokluğu ve kesinliği söz konusudur. İslam kaynakları bu konuda en ufak bir kuşkuya yer vermemektedirler ki bu yanlıştır.