TİROİD HORMONU VE METABOLİZMASI.
Bu konuyu, tiroid hormonunun en önemli öğesi olan iyotun vücut içindeki dağılımını ve metabolizmasını izleyerek incelemenin yararlı olacağına inanıyorum.
İyot, periyotik tabloda, halojenler olarak bilinen bir gruba aittir. Bu grubun diğer üyeleri Flor, Klor ve Bromdur.. Halojenler, metalik olmayan, son derece reaktif ve bu nedenle doğada asla saf olarak bulunmayan elementlerdir. Pürifiye edilen iyot, hiç vakit kaybetmeden, iki atomunun bir araya gelmesinden oluşan moleküler bir yapıya dönüşür. Bütün halojenler bu diatomik (çifte atomlu) moleküler yapıyı alırlar. Diğer elementlerle birleşen iyot, iyodürleri oluşturur. Örneğin sodyum iyodür. Sodyum da son derece reaktif bir element olduğundan bu moleküler birliktelik her ikisinin de işine gelir. İyot doğada her zaman iyodür şeklinde, yani diğer bir elemente tutunmuş olarak bulunur. Doğal iyot bir elektronunu birleştiği elemente vermiş, okside durumdaki iyot'dur. Bu iyot için inorganik terimi kullanılır.
Vücuda diyetle giren inorganik iyot, midede redüksüyona uğrayıp, kaybettiği elektronu yeniden kazanır ve mide ve ince bağırsaktan hızla ve tümüyle absorbe edilir. Vücudun iyota olan minimum günlük gereksinimi 80 mikro gramdır. Amerika'da günlük iyot alımı 300-400 mikro gram arasında değişir ve hemen aynı miktar iyot, çoğu idrarla olmak üzere, vücutdan atılır. Böyle bir dengenin oluştuğu kişideki iyot döngüsü günde ortalama 400 mikro gramdır. Bunun yüzde 20'si (75-80 mikro gram) tiroid tarafından tutulur. Vücut iyot depolarında azalma olursa, tiroidin iyot yakalama kapasitesi artar ve yüzde 80-90'a kadar çıkabilir.
Kan dolaşımına geçen inorganik iyot, orada tiroid hormonlarının ve çesitli yollardan vücuda girmeyi başarmış diğer iyotlu ajanların deiyodinasyonundan açığa çıkmış olan iyot yüküne katılır.
En azından beş doku ve organ iyotu kandan çekip, kendi bünyesinde yoğunlaştırır. Bunlar tükrük bezleri, mide, meme dokusu, böbrekler ve tiroid'dir. Mide ve tükrük bezleri iyotu bir yandan kandan alıp yapılarında konzantre ederken, öte yandan sindirim sistemine geri salgılar. Bu basit bir iyot döngüsü oluşturur ve vücüda hiç iyot girmezse, bu döngüden geçen iyot yükü giderek azalır. Bu döngü vücudun iyotu yapısında daha uzun bir süre tutabilmesi için, yüz milyonlarca yıl önce gelişmiş bir uyum mekanizmadır. Memenin iyot metabolizmasındaki rolü laktasyon sırasında önem kazanır. Emzirme sırasında, diyetle alınan günlük iyotun yüzde 10-15'i sütle vücuttan atılır.
Her ne kadar böbreğin iyot metabolizmasındaki rolü pasif olarak nitelendirilirse de, bazı ilaçların, özellikle diüretiklerin, böbreğin iyot klerensine önemli etkileri olduğu anlaşılmıştır. Glomerüler filtrasyonla idrara geçen iyotun bir kısmı reabsorbe edilir. Tiazid diüretikleri ve furosemid, iyotun tübüler reabsorbsiyonunu azaltarak, böbrek iyot klerensini artırır. İyot eksikliği olan yörelerde diüretiklerin bu özelligi, guatra neden olabilir(1,2).
1) İyotun yakalanması
Tiroid iyotu enerji kullanarak yakalar. Bu enerjiyi oksidatif fosforilasyon sağlarsa da, reaksiyonun kimyasal doğası henüz kesin olarak bilinmemektedir. Na+ , K+ -AtPase'nin bu yakalamada rolü olduğunu gösteren bazı deliller vardır(3,4). Çeşitli anyonlar, özellikle tiosiyanat(CNS-), perklorat(HClO4-0) ve perteknetat(TcO4-)’lar, iyot transportasyonunun kompetitif inhibitörüdürler(5). İyot yerine bu anyonlar tiroide tutunurlar ve tiroid hastalıklarından bazılarının tanı ve tedavisinde önemli bir rol oynarlar(6,7).
Her ne kadar iyot tiroid tarafından enerji kullanarak tutulursa da, bu aktif transportasyonun absolü olmadığına inanılmaktadır. Tiriod bezinde iyotun konzantre edilememesi ile nitelikli bir hastalık vardır(8,9). İyot transport yetersizliği olan bu hastalar tükrük bezlerinde ve midelerinde de iyot konzantre edemezler. Bu hastalara verilen yüksek doz iyotun hipotiroidizmi önlemesi, bu hastalarda ve büyük bir olasalıkla normal insanlarda, sınırlı bile olsa, iyotun tiroide diffüzyonla ve pasif olarak da penetre olabildiğini göstermektedir.
Tiroide giren iyot orada yeniden okside edilir ve tiroglobülinle birleştirilir. Tiroidin iyot klerensi, bu elementin plasma konzantrasyonuna göre değişir.TSH'nın görevlerinden biri iyot klerensini denetlemekdir. Bu yavaş olarak çalışan bir süreçtir.
Plazma inorganik iyot düzeyinin litrede 1 mikro gramın altına inmesi durumlarında, plazma inorganik iyot düzeyinde olan küçük azalmalar, tiroid iyot klerensinde büyük artmalara neden olmaktadır(10). Başka bir deyişle, iyot serum düzeyinin düşmesi, tiroidin iyodu yakalamasını artıran önemli bir dürtü oluşturmaktadır. Böyle bir mekanizma ile organizma, düşük iyotlu koşullara uyum yapabilmektedir.
Organizma iyot fazlalığını da, iyotdan zehirlenmeden oldukca başarılı bir şekilde kompanze edebilmektedir. Normalde günlük iyot miktarında olan artmalar tiroid hormon sentezini stimüle eder. Ancak bunun bir sınırı vardır. Vücuda giren iyotun günlük dozu 2000 mikro gramı geçer geçmez, tiroidin iyotu yakalama ve organifiye etme yeteneği durur, hormon sentezi azalır ve serum tiroksin düzeyi normale doğru inmeye başlar.
Tiroidin içindeki iyot konzantrasyonu plazmadan 30 kere daha fazladır. Bu fark olağanüstü durumlarda 500’e ve hatta daha yukarılara çıkabilir. Son yıllarda vücuda giren iyotlu bazı kimyasal maddelerde artma olduğundan, plazma iyot düzeyinde de buna uygun bir artış olmuştur. İyot, tuz, vitaminler, antiseptikler ve çesitli ilaçların yapısına girmiştir. Çevrede miktarı giderek artan iyotun kan düzeyi batı ülkelerinde yüzde 0.5 mikro gramın üstüne çıkmıştır. Bu konu ilerde iyot yetmezliği ve fazlalığı bölümlerinde daha ayrıntılı olarak incelenecektir.
2) İyotun tiroid içindeki metabolizması ve tiroid hormonu sentezi:
Yukarda da değindiğimiz gibi, daha çok enerji harcanarak tutulup, tiroid foliküllerinde depolanan iyot, orada peroksidaz enzimleri tarafından okside edilir(11). İmmün tiroid hastalıklarında bu enzime karşı antikorlar gelişmiştir (12,13).
Tiroglobülin molekülüne tutunabilmesi için inorganik iyotun önce okside edilmesi gerekmektedir. İyotun küçük bir bölümü (yüzde 0.25’i), tiriod içinde inorganik iyot olarak tutulur. Bu küçük oran bile kandaki inorganik iyot düzeyinden birçok kereler yüksektir.
3) Tiroglobülin nedir?
Tiroglobülin, moleküler ağırlığı 660000 olan bir glukoprotein olup, folikül hücreleri tarafından, iki ayrı peptid ünitesi olarak sentez edilir. Bunlar hücre içinde Golgi aparatusuna doğru ilerlerken glukolize edilip birbirlerine tutuşturulurlar. Golgi aparatusunda küçük veziküller içinde depolanan bu büyük molekül, gerektiğinde, folikül hücrelerinin apikal yörelerinden folikül lümenine salgılanır.
İyot, tiroglobülin'in folikül hücresinden ayrıldığı yerde onunla birleşir. Bu birleşmeyi tiroid peroksidaze enzimi katalize eder.
Bu enzim, bir yandan iyotu okside ederken, öte yandan onun tirozine tutunmasını sağlar. Önce tirozinin benzen halkasındaki hidrojen molekülünden biri yerinden çıkarılır ve ondan boşalan yere iyot iliştirilir. Buna organik iyodinizasyon (organifikasyon) denir. Böylece monoiyodotirozinler(MİT) ve diiyodotirozinler (DİT) oluşturulur.
Tiroizin iyodinizasyonu (organifikasyonu). Tirozin molekülünde benzen halkasındaki Hidrojen yerini İyota terketmiştir.
İlk oluşan iyototirozin MİT'dir. İyot yeterince varsa DİT sentez edilir. İyot azlığı durumunda daha çok MİT sentez edilir.
İyot, tiroglobülin molekülünün belli yörelerine tutunma eğilimi gösterir. Bu rastgele bir afinite değildir. Bu yörelerde tetraiyodotironin (T4) (Tiroksin) sentezinin daha etkin olduğuna inanılmaktadır. Tironin iki benzen halkası içerir ve iyotlanınca tri ve tetraiyodotironinleri oluşturur. T4 sentezi için tiroglobülin molekülünün, kimyasal olduğu kadar, yapısal ve yöresel olarak da bazı koşulları karşılıyor olması gerekmektedir. İyot ve tirozinleri, tiroglobülinin bulunmadığı sıvı bir ortamda, ilgili enzimlerle bir araya getirip, T4 ve T3 sentez etme olanağı yoktur. En azından tiroglobülin kadar tirozin barındıran diğer moleküller, örnegin fibrinojen, aynı koşullarda in vitro ve in vivo, tiroksin sentez edememektedir. Ayrıca denatüre edilen tiroglobülin molekülü hormonogenez niteliğini kaybetmektedir. Bu gözlemler açıkca, üç boyutlu tiroglobülin molekülünün tiroksin sentezi için gerekli bazı spesifik nitelikleri içerdiğini göstermektedir. Bu niteliklerin doğası henüz kesin olarak bilinmemektedir.
MİT ve DİT molekülleri, peroksidaz enzimleri aracılığı ile birleşip T4 ve T3'ü oluşturur. Bunlar vücutta ekstraselüler olarak sentez edilen tiroid hormonlarıdır. Onların birleşmesine kısaca birleşme (coupling) denir. Bazı tiroid hastalıklarında bu birleşmede bozukluk olmaktadır.
4) Tiroid hormonunun salgılanması:
Önce bir miktar tiroglobülin molekülü endositozla folikül hücresi içine alınır. Bu enerji ve ayrıca hücre içinde sağlıklı bir mikrotübüler sistemin varlığını gerektiren ve TSH tarafından denetlenen bir süreçtir(14,15). Önce folikül hücresinin apikal kutbunda kolloid pinositozu oluşur ve tiroglobülin, kolloid damlaları halinde, folikül hücresi içine alınır. (Pinositoz hücrenin su içmesi demektir) Bu damlalar sitoplazmadaki lizozomlarla birleşip, içlerinde tiroglobülin molekülünün bulunduğu fagolizozomlara dönüşür.
Bu fagolizozomlar içinde tiroglobülin molekülleri, proteaz enzimleri tarafından hidrolize edilir. Bu şekilde bir mekanizmayla tiroglobülin molekülünden ayrılan T4 ve T3, kana salgılanır. Bu arada eser miktarda tiroglobülin molekülü de dolaşıma kaçar. Bu tiroglobülinin kan düzeyini ölçerek, tiroidektomilerden sonra vücutta tiroid dokusu kalıp, kalmadığı, tiroid kanserinin metastaz yapıp yapmadığı kolaylıkla saptanır. İyoditirozinler ise, hücre içinde tutulur ve orada tirozin deiyodinaze enzimi tarafından iyotlarından arındırılır. Bu arada açığa çıkan iyot yeniden kulllanılmak üzere kolloid içine salgılanır. Bu önemli bir iyot ekonomisidir. Çünkü tiroglobülin içindeki iyotun yüzde sekseni tirozin amino asidine tutunmuş iyototirozin şeklindedir. Hormonal olarak inaktif olan iodotirozinler, iyototironinlerle birlikte tiroidden kana salgılanmış olsaydı, iyot yükünün çoğu böbreklerle dışarı atılacağından, vücudun iyota olan gereksinimi artacak ve iyot eksikliği daha yaygın olacaktı.
Gerçekten ender olarak karşılaşılan genetik bir hastalıkta, tirozin deiyodinaze enzimi eksikliğine bağlı olarak, hastalarda iyot ekonomisinde yetersizlik, iyot dönüşümünde hızlanma ve sonunda iyot yetmezliği gelişmektedir.
Dolaşıma salgılanan tiroid hormonunun çoğu T4'dür. T4/T3 oranı aşağı yukarı 10/1'dir. İyot yetmezliğinde bu oran değişebilir ve tiroid daha çok T3 salgılayabilir. Bu da bir uyum mekanizmasıdır.
Bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere:
1) İyot, tiroid tarfından tutulmaktadır. (İyodun yakalanması)(Bu aynı zamanda tiroid iyot klerensi olarak da bilinir).
2) Folikül hücrelerinde sentez edilen tiroglobülin kolloide salgılanmaktadır.
3) İyot okside edilip, tiroglobülinin tirozin rezidülerine tutundurulmaktadır (İyodun organifikasyonu)
4) Böylece oluşan iyodotirozinler, birleşip iodotironinlere dönüşmektedir (İyodotirozinlerin birleşmesi)(coupling).
5) Tiroglobülin, folikül hücresi içine alınıp, fagolizosomlarda hidrolize edilmekte, açığa çıkan T4 ve T3 kana salgılanmaktadır.
6. Dolaşımda T4 ve T3 bazı özel proteinlere tutunmaktadır.
7) T4 ve T3, hücre zarından, fazla bir güçlükle karşılaşmadan, diffüzyon yoluyla geçip, sitoplazmaya girmektedir.
8) Hücre içinde T4, T3'e dönüşmektedir.
9) T3, transkripsiyon faktörü denen tiroid hormon reseptörüne tutunmaktadır.
10) Hormon-reseptör kompleksi DNA’nın bazı özel yörelerine tutunarak, spesifik genlerin etkinliğini belli etmelerini sağlamaktadır.
Bu basamakların herhangi birinde oluşacak en küçük bir bozukluk dishormonogenetik guatrların, hormon yetmezliğinin ve tiroid hormonuna olan direncin nedeni olabilir.
5) Dishormonogenetik guatrlar:
Dishormonogenetik guatrlarda enzim eksikliğinden dolayı ya yeterince hormon sentez edilememekte, ya da salgılanan defektif hormon vücudun gereksinimini karşılayamamaktadır. Bu arada süprese edilemediği için serum düzeyi artan TSH, tiroidi büyüterek guatra neden olmaktadır (16).
Ender olarak karşılaşılan dishormonogenetik guatrların etiyopatogenezlerini şöyle özetleyebiliriz:
a) TSH'ya yanıt vermeme,
b) iyotun taşınma, organifikasyon ve birleşmesinde (coupling) olan defektler(17),
- tiroglobülinin sentez ve sekresyonunda olan anormallikler,
- iyotun taşınma, organifikasyon ve birleşmesinde (coupling) olan defektler(17),
- tiroglobülinin sentez ve sekresyonunda olan anormallikler
- deiyodinasyon bozuklukları,
- Tirotropin reseptör genlerinde olan mutasyon,(18,19,20) (Bu genler TSH'nın tiroid membranına tutunmasını sağlayan reseptörleri şifrelerler).
- Diğerleri. Bazı dishormonogenetik guatrlarda defektin nerede olduğu henüz bilinmemektedir.
Doğuştan resesif olarak kazanılan bu guatrlar, çoğu kere kretinizme neden olurlarsa da, enzim eksikliğinin parsiyel olduğu bazı şanslı hastalar ötiroidili olabilmektedirler.
Dishormonogenetik guatrların mikroskopisi oldukca ilginçtir. Tiroid hormonu yeterince sentez edilemediğinden, süprese edilemeyen TSH, tiroid epitel hücrelerini durmaksızın uyararak, diffüz hücre proliferasyonu, mitozlar ve pleomorfizmle karakterli, korkutucu bir mikroskopik tablonun ortaya çkmasına neden olmaktadır. Hatta bazı olgularda aşırı çoğalan tiroid epitel hücreleri, tiroid kapsülüne ve kan damarlarına infiltre olarak, daha da alarm verici bir görünüş kazanmaktadır. Bu görünüş aslında psödomalignite ve psödoinvazyondur. Ancak dishormonogenetik guatrların, ender de olsa, kansere dönüşebilecekleri unutulmamalıdır.
6) Tiroid Hormonunun Periferik Transportasyonu:
Kan dolaşımına geçen T4'ün hemen hemen tümü plazma proteinlerine tutunur. T4'ün en çok tutunduğu protein TBG'dir (Tiroksin Bağlayan Globulin). Bunu, bağlanma afinitesine göre, sırasıyla transtiretin olarak da bilinen, TBPA (Tiroksin Bağlayan Pre Albumin) ve albumin izler. Transtiretin, (Transportasyon, Tiroksin, Retinol) kelimelerinden üretilen bir terim olup, serumda tiroksin ve retinolü taşıyan normal bir proteini belirtir. Buna ayrıca prealbümin denmesinin nedeni, serum elektroforezinde albüminden hemen önce gelmesidir.
Ayrıca yüksek dansiteli lipoproteinler dolaşımdaki T4'ün yüzde 3'ünü, T3'ünse yüzde 6'sını taşırlar. T4'ün yüzde 0.03'ü kanda serbest olarak dolaşır.
TBG, tiroksinin büyük bir kısmını taşımakla yükümlüdür. TBPA, dolaşimdaki T4'ün yalnız yüzde 15'ini taşımasına rağmen, en azından TBG kadar serum serbest T4 miktarına katkıda bulunur. Bu çelişkili durumun nedeni, T4'ün TBPA'ya daha zayıf olarak bağlanması ve ondan daha kolay kopabilmesidir. T3 de TBPA'ya sıkı olarak bağlanmaz ve ayrıca TBG'e olan afinitesi T4'den 20 kere daha azdır. Bu nedenlerden dolayı, total T4 ve T3 düzeylerinin tam tersi olarak, kanda normal serbest T3 düzeyi, serbest T4 düzeyinden 10 kere daha yüksektir. Yalnız serbest tiroid hormonu hücrelere girebilir.
Tiroid hormonunun TBG'e olan aşırı afinitesinden dolayı, bu plazma proteininde ve diğer ilgili proteinlerde olan bozukluklar kendilerini tiroid hormonu ile ilgili bozukluklarmış gibi gösterebilir(Tablo 3-1). Örneğin, TBG'nin kanda arttığı durumların ilk etabında, TBG bir yandan tiroid'den salgılanmakta olan T4'ü kendine bağlamayı sürdürürken, öte yandan serumda serbest olarak dolaşan T4'ü de kendine tutunmaya zorlayıp, total plazma T4 yoğunluğunda artmaya, serbest T4 düzeyinde ise düşmeye neden olmaktadır.
TBG yoğunluğunda değişiklikere yol açan durumlar:
TBG Artması
Hamilelik
Yeni doğanlar
Doğum kontrol pilleri
Tomaksifen
Kronik aktif hepatit
Akut intermittant porfiri
Biliyer siroz
TBG Azalması
Androjenler
Yüksek doz glukokortikoidler
Kronik karaciğer hastalıkları
Aktif akromegali
Nefrotik sendromlar
Ancak kısa bir süre sonra, serbest T4'de olan düşmeye bağlı olarak süpresyonu azalan TSH, tiroidi uyarıp, T4 salgılatmakta ve yeni bir denge oluşarak, absolü plazma serbest T4 düzeyi normale dönmektedir. Bu durumda artan total plazma T4 düzeyinin patolojik bir anlamı yoktur. Çünkü serbest T4 düzeyi değişmemiştir.
7) Familyel disalbüminemik hipertiroksinemi (FDH) denen durumda, hastaların kanında özel bir albumin vardır. T4'e aşirı afinite gösteren bu albumin, total serum T4 yoğunluğunun yükselmesine neden olur. Ancak serbest T4 düzeyi normal sınırlar içinde kaldığından, hastalarda hipertiroidizm gelişmez. Bu hastalarda uygulanan T3RU testi (aşağı bakınız)- ki açık olan hormon bağlayan yörelerin sayısını ölçer- serbest reseptör sayısının azaldığını, tiroglobülinin satürasyona uğradığını ve hastada hipertiroidizmin bulunması gerektiğini gösterir. Ancak bu test, T4'ün albümine olan bağlantısının gerçek kuvvetini göstermediğinden, azalan reseptör sayısı yanlışlıkla, hipertiroidizm olarak yorumlanabilir.
TBG'in azalması durumlarında yukardaki gözlemlerin tam tersi görülür. Kanda azalan TBG önce serbest T4'ün artmasına ve total T4'ün düşmesine neden olursa da, T4'ün absolü değeri yeniden normale döner. Normal homeostatik kontrol mekanizmaları, tiroid bezinde fonksiyonel bir bozukluk yoksa, her seferinde serbest T4'ün normal sınırlar içine dönmesini sağlar.
Bozukluk tiroid hormonu düzeyinde ise ne olur? Homeostatik kontrol mekanizmalarının belli bir etki sınırı vardır. Hipo ve hiper tiroidizmlerde bu sınırlar aşilır. Hipertiroidilerde TBG düzeyi değişmez, kanda T4 artar, TBG'in boş olan yöreleri dolar ve molekül satüre edilir. Normalde TBG'nin satürasyonu yüzde 30'u geçmez. Tiroid tarafından sürekli olarak salgılanan T4, bu satürasyonu doldurur ve hormonun fazlası tutunacak moleküller bittikten sonra, plazmaya dökülerek, orada serbest T4 olarak dolaşmaya başlar. Hastalarda hipertiroidizmin klinik belirtileri gelişir. Hipotiroidizmde, bu durumun tam tersi görülür. TBG'nin satürasyonu yüzde 30'un altına iner, serbest T4 TBG'ye tutunmaya başlar ve serbest T4 düzeyi düşer.
8) Tiroid Hormonunun Periferik Metabolizması:
Tiroid günde 80 mikro gram T4 ve 10 mikro gram T3 sentez eder. Ancak, günde bütün vücutta sentez edilen T3 miktarı 35 mikro grama ulaşır. Bu hesap açıkca, T3'ün dörtte üçünün, periferde T4'ün deiyodinasyonundan oluştuğunu göstermektedir.
Deiyodinaze enzimi T4'ü T3'e çevirir. T4'ün yüzde 40'ı bu şekilde ortadan kalkar. Geride kalan T4'ün yüzde 80'i ise periferde ters T3'e (rT3) çevrilir (Şekil 3-4). Bu dönüşümü yine 5-deiyodinaze enzimi katalize eder. Tiroksinin geride kalan yüzde 15'i ise, gayta ile atılır. Ters t3(rT3) organizmadan atılmadan önce, T4 enzimleri ile deiyodinizasyona uğrar. Bu enzimler rT3'ü parçalamayı T4'ü parçalamaya yeğlerler. Bu nedenle rT3 vücuttan T4'den 200 kere daha kolay ve hızlı uzaklaştırılır.
Bütün bu etkinliklerde iyotu açığa çikaran enzim tip-1, 5-deiyodinaze'dir. Çesitli ilaçlar, örnegin propiltiourasil ve stres, tip 1 5-deiyodinaze enzimini inhibe ederek, vücutta rT3 miktarının artmasına neden olur. Tip-2, 5-deiyodinaze enzimi ise, substrat olarak T4'ü yeğler ve dolayısıyla propiltiourasilden etkilenmez. Ayrıca bu enzimin etkinliği hipotiroidizm'de artar(21). T4, vücutta çesitli deiyodinizasyon basamaklarından geçip, sonunda iyotdan fakir çesitli tironinlere dönüşür. Bunların varlığı normal insan serumunda gösterilebilir.
9) Ekstratiroidal İyot Metabolizması:
Tiroid bezi normalde dolaşima günde ortalama 80 mikro gram kadar iyot içeren hormon salgılar. Bunun yüzde 90'ı T4, yüzde 10u ise T3'dür. Bu arada eser miktarda, tiromimetik etkiden yoksun, diğer iyodotironinler de perifere sızar ve orada metabolize edilir. İyodotironinlerin küçük bir bölümü parçalanmadan gayta ve idrarla vücut dışına atılır. Safra T4'den zengin bir sıvıdır. Glukuronide bağlı bu T4, ince bağırsakta ondan ayrılıp, yeniden kullanılmak üzere reabsorbe edilir. Gaytayla olan T4 kaybı günlük sentez edilen T4'ün yüzde 15'i kadardır. Tiroid hormonunun yapısına giren iyot'un yüzde sekseni, yeniden kullanılır.
KAYNAKLAR-TİROİD HORMONU VE METABOLİZMASI
1) Silva, J. E. and Silva, S.: Interrelationship among serum thyroxine, triiodothyronine, reverse triiodothyronin, and thyroid-stimulating hormone in iodine-deficient pregnant women, and their offspring: Effects of iodine supplementation. J.Clin. Endocrin. Metab. 52: 671, 1981.
2) Staubli, M., Bischoff, P.,et al: Amiodaron(cordarone) und Schilddruse, Schweiz. Med. Wochenschr. 111: 1590, 1981.
3) Weiss, S, J., Philp, N, J. Grollman, E. F.: Iodide transport in a continuous line of cultured cells from rat thyroid.Endocrinology, 114: 1090, 1984.
4) Kaminsky, S. Levy, O., Salvador, C., Dai, G, Carrosco, N.: Na+-I- symport activity is present in membrane vesicles from thyrotropin deprived non-I-transporting cultured thyroid cells. Proc Nat. Acad.Sci USA 91: 3789, 1994.
5) Morgans, M.E., Trotter, W. R.: Potassium perchlorate in thyrotoxicosis. Brit Med J. 2: 1086, 1960.
6) Ryan, M., DeGroot, L, J,: Congenital defects in hormone formation and action. In: DeGroot, L.B. ed Endocrinology. Vol 1. Philadelphia.W.B. Saunders. 1989: 777
7) Selby, J. B., Caldwell, J. G., Magoun, S.E., Beihn, R.M,: The use of the Tc99m-pertechnetate neck/thigh ratio as a test of thyriod function. Radiology, 114: 107 1975
8) Wolf, J. Congenital goiter with defective iodide transport. Endocr Rev. 4: 240, 1983.
9) Saito, K, Yamamoto, K., Hoshida, S., et al: Goitrous hypothyroidism due to iodide-trapping defect. J. Clin Endocrin Metab. 53: 1267, 1981
10) Silva, J. E.: Adaptation of iodine deficiency in the light of some newer concepts of thyroid physiology. In Soto, R. Sartiro, G., di Forteza, A.(eds) New Concepts in Thyroid Disease. New York, Alan R. Liss, Inc. 1983.
11) Taurog, A.: Thyroid peroxidase and thyroxine biosynthesis. Recent Prog Horm Res 26: 189. 1970.
12) McLachlan, S. M. Rapoport, B.: The molecular biology of thyroid peroxidase: cloning, expression and role as autoantigen in autoimmune thyroid disease. Endocr. Rev. 13: 192. 1992.
13). Czarnocka, B., Ruf, J., Ferrand, M,. Carayon, P., Lissitzky, S.: Purification of the human thyroid peroxidase and its identification as the microsomal antigen involved in autoimmune thyroid disease. FEBS Lett 190: 147, 1985.
14) Van Herle, A. J., Vassart, G., and Dumont, J. E.: Control of thyroglobulin and secretion-I NEJM, 301:239, 1980.
15) Wayne, E. J., Kourtas, D. A., and Alexander, W. D.: Clinical aspect of iodine metabolism, Philadelphia, F. A., Davis, 1964.